18 Mayıs 2009 Pazartesi

Diss / Live Art - Performans Sanatı - İBB 25.Genç Günler

Tiyatro Dünyası’nda Arda Aydın’ın yazısının hatırlatması ile ve de önceden “hazırlanmış” olarak İBB Şehir Tiyatroları’nın 25.Genç Günler kapsamında programa aldığı performansı izledik. Performansın yaratıcısı , Çağlar Yiğitoğulları . Gösterinin adı da “Diss/Live Art”. ( “Diss” gösterinin adı , “Live Art”(canlı sanat) da yapılanın tanımı.)
Genç Günler kitapçığındaki açıklamada “Sanatçının karar verdiği davranışlar nedeniyle uğradığı bedensel ve psikolojik değişmelere seyirciyi tanıklık etmek zorunda bırakan,biyografik ve agresif bir eylemliliktir.Oyuncunun kendi içine attığı ve üstlendiği ideolojik,psikolojik,fiziksel ve duygusal riskleri açığa vurma fikrine dayanan bir performans” deniyor.
Kısacık bir tanım saatlerce sürebilecek tartışmaya gebe..Bazen eyleme “çok ağır” gelebilecek “büyük” cümleler kurulabiliyor.
Aydın’ın , Çağlar Yiğitoğulları’nın ağzından ifadesine göre “ İzleyici ne kadar rahatsız olursa, iş amacına o kadar ulaşmış olacak”
Kısa bir şey söylemek gerekirse “Gösteriyi beğenmedik”. Ama durun hemen tepki vermeyin.
Performans sanatında “beğendik” diyenlerin görüşü de her zaman kesin bir doğru olarak alınmamalı .
Zira performans ile ilgili “beğeni durumu” tamamiyle kişisel bir saptama.. Aslında Performans Sanatı’nın da zaten umurunda değil .
Yapılan “yeni ve özgün”.. “Beğenmek” de uzmanlık anlatmıyor. Her performans yeni bir deneme. Herkes arıyor.
Ama sanat sayılabilmesinin kriterlerine dikkat etmek lazım.
Performans’ın Tarihi
Performans,1970’lerde sanatsal bir ifade şekli olarak benimsenmiş. O günlerde “Konseptual” Sanat , yani fikirsel sanat-diğer bir anlatımla alınmayan- satılmayanın sanatı-zirvede imiş. Performans da bir tür fikirlerin anlatılma yolu/yöntemi gibi algılanıyormuş.
20.yüzyılın sanatında bir katalizör olarak performans, Kübizm, Minimalizm ve de Konseptualizm’de kategorilerin yıkılması ve yeni yolların denenmesi anlamına geliyormuş.
Hatta Fütürüzm, Dadaizm, Konstrüktivizm,Sürrealizm ,sorunlu konularını çözme yolu olarak performansı denemişler.Yani performans, ifadelerin “nesneleştirilmesinden” önce fikirlerin test edildiği bir yöntemin “dili” olmuş.
Performans, kitlelerin sanata ve kültüre ait ezberlerini bozan şok edici bir deney olarak ortaya çıkmış. Seyircide beklenmeyenin yarattığı sürprizin ortaya çıkarıldığı bir sanat olarak etki yapmış.
Giderek kafe,bar,sokağın bir köşesi gibi alternatif mekanlarda sergilenmeye başlanmış.
Bazen bir kereliğine,bazen tekrarlanan gösteriler olarak seyirciye ulaşmış.Ama her zaman anarşik bir karakterde olmuş.
Video,film,slayd,söz,tiyatro,müzik,mimari,resim gibi çoklu disiplinlerin buluştuğu ve farklı reçetelerle kullanıldığı bir alan olarak yayılmış.
Zamanla 20. yüzyıl sanatının gelişmesindeki önemi anlaşılmış, politik ve kültürel değişimi besleyen kışkırtıcı bir dal olarak algılanmış.Ve giderek elit/üstün sanat ile popüler olan arasındaki engelleri kaldırmaktaki rolü keşfedilmiş.
Sokak ressamları , insan-heykeller performansın sokağa yansımaları olarak kabul edilebilir.
Ama performansı 20. yüzyıla sıkıştırmak da pek doğru değil. Caravaggio’nun, Leonardo da Vinci’nin, Bernini’nin daha 16 yüzyıldaki denemelerinin de performans sanatının bugünkü çerçevesi içine alınabileceği söyleniyor.
1900 lerde “Variety”(Varyete) Tiyatro’nun “geleneksiz, ustasız, dogmasız”lığı haykıran manifestosu’nda ; birkaç kelime,hareket ile pek çok durum, duygu, fikir, gerçek sembol anlatan ve de Shakespere’i bir perdeye indiren Sentetik Tiyatro’nun manifestosunda performansın izlerini bulmak mümkün.
Başlangıçta doğaçlama ağırlıklı olan performans şimdilerde okullu eğitimlerle biraz daha çerçevesi belirlenen bir sanat halinde.
Özgürlük , Performans ve Deney
Ama her halükarda Performans , bir deney. Tasarlanmış ve varacağı nokta önceden belirgin olan bir deney. Yani “Yaparım, ortaya ne çıkacak bakarım” değil . “Beğenilmek için ” , “Aklıma esti” ya da “Orijinallik” olsun diye yapıldığında basitleşme tehlikesi var. Hele “izleyici ne kadar rahatsız olursa iş amacına ulaşır” diye yapılacak bir “iş” de değil.
Zira çıkış noktasında, sanatçının kendini, bir duygusunu bir düşüncesini ifade etme içgüdüsü ve isyanı yatıyor. Özgürce… O nedenle seyircinin "rahatı" da önemsenmiyor.
Özgürce ifade , sanatın yaratıcılığının kaynağı.Ve de yaratıcılık, özgür ifade ile ufkunu genişletiyor. Performans , özgür ifadenin alabildiğine kullanıldığı bir öncü alan.
Bu çerçevede haiku’lar(Japon kısa şiirleri), Zen felsefesinde usta- çırak dialogları , tasavvuf, performans için Shakespere’den çok daha uygun geliyor bize. Gerçi Shakespeare oyunlarını performans anlayış ve yorumu ile sunan gösteriler de yok değil.
Araştırıldıkça görülüyor ki Lao-Tzu’nun “Tao Te Ching”(Yolun Kitabı-Book of the Way) ve “Occitan” (antik güney Avrupa dili ) dili gibi başka ve az kullanılan dillerde söylenen şarkılar ,performansda kullanılanmış.
Performans “Kafana takıl yap” da değil. Uluslararası düzeyde eğitim veren üniversiteler var.
Performans Eğitimi
Genellikle disiplinler arası performans uygulamasından , görsel sanat ve yaratıcı yazım tekniklerinin bir araya gelmesinden bahsediliyor. Çağdaş sanat akımları, kültür ve geleneklerle temellenen yaratım sürecinde “eleştirel farkındalık” gibi iddialı ve geniş tanımlarla programlar tanıtılıyor. Kilit kelime inovasyon..Ama sonunda varılan nokta sanatçının “kendi” performansını ortaya koyabilmesi.
Eğitimde hareket,ses,doğaçlama,gurup çalışması/yaratıcılığı,tekli ve çoklu performans teknikleri öğretildiği gibi,dünya performans teknikleri ve geleneklerine yapılan vurgulama dikkat çekiyor.
Ayrıca video sanatı, fotoğrafçılık, müzik, resim sanatı,dans,heykel,enstalasyon ,sirk,hikaye anlatıcılığı(bizdeki meddahlık gibi),folklor ve ritüeller ve tabi ki yazarlık, performansın yararlandığı alanlar. (Biz buna malzeme bilgisini de ekleyelim.)
Sonunda eğer performans sanatçısı olamazsanız aldığınız bu eğitimle uygulamalı sanatlarda,eğitim ve sağlıkta,dijital sanatlarda,küratorluk alanında iş bulabileceğiniz de ima ediliyor.
Türkiye’den bir Örnek
Türkiye’de 2007 ortalarında ortaya atılmış bir gurubun adeta manifesto gibi yazılmış metnine rastladık. Ondan derlediğimiz satır başları:
“Yapmaya çalıştığımız şey aslında tiyatronun tüm klişe kurallarını ve tabularını yıkarak yeniden inşa etmek, böylece "öteki" topluluk olabilmektir.
Yapımların güzelleşmesi için tiyatronun birçok disiplin ile alışveriş içinde olması gerektiğine inanıyoruz.
………..araştırarak, bularak, çeviri yaparak ve gerekirse yazarak sadece yeni metinleri oynayacağını bilmenizi isteriz. Eğer eski metinleri oynayacaksak bile o metin hiç görmediğiniz biçimde karşınıza çıkacaktır.
İşte bu devinim ve yenilenme içinde tiyatro da çağına ayak uydurmalı ve hayatı yakalamalıdır. Teknoloji geliştikçe insanlar daha göz doldurucu şeyler görüp beğeni seviyelerini yükseltmektedir. Tiyatro, çoğu zaman bu çıtanın altında kalmaya mahkum edilmiştir.
Sanatsal anlamda Türkiye'de bazı şeylerin "olmaması gerektiği gibi olduğunu" fark etmiş ve "herkesten farklı" söyleyecekleri olan "gençlerden" oluşan bir kumpanyadır”
Doğrusunu isterseniz bu görüşler sanat dünyamızda sıkça kullanılmakta. Ancak yukardaki tanımlarda “Performans Sanatı” ile “Gösteri Sanatı” karıştırılmış gibi.
Sabır..Sabır…Sabır…
O kadar kolay değil . Performans ,ciddi bir emek gerektiren bir dal. Ve bizim gibi daha yolun başında olan ülkelerde sabır,sabır, sabır…
İBB Şehir Tiyatroları yeni yaratılan mekanını (Çevresi ile beraber bittiğinde daha da güzel olacak.Bir de ana yoldan doğrudan ulaşım sağlansa..) , tümüyle deneysel çalışmalara ve performans sanatına ayırmalı. İnancı ve görüşü ne olursa olsun adeta bir açık söylem (performans) üssü olması için herkes katkıda bulunmalı. Sanıyoruz ki , Orhan Alkaya’nın da önemsediğini belirttiği “Genç Günler”in “Genç Soluğu” onu pişman etmeyecektir. (Genç Günler ’i ayrıca konuşmak lazım)
Çok iddialı mı olacak bilmiyoruz ama Performans’da geri kalmış ülkelerde tiyatro sanatı da geri kalmıştır. Hele bizdeki gibi “Ortak çağırışım”ın yitirilmeye başlandığını düşünürsek. Tiyatromuzun felsefe ile tanışmasında performansın katkısı olacaktır diye düşünüyoruz.
Çağlar…
İnanıyoruz ki Çağlar ( ona ilk ismiyle hitap etmemiz, çabasındaki içtenliğin bizde uyandırdığı his nedeniyledir ) gibi olanak arayan pek çok genç sanatçımız vardır.
Çağlar’ı çok takdir ettik. Onun inandığını yapma cesaretini , içtenliğini, kendini adamışlığını , enerjisini ve de “çağla”masını içimize umut olarak ektik. Önerimiz, (Jonathan Glazer’i de bilmesi ama) gösterilerinde kendi yaratımlarına daha çok yer vermesidir. Bir başka hatırlatmamız da şu: Çağlar gösteri sonunda yaptığını anlatsa mıydı acaba ? (ya da yaptığı üstüne konuşmalı mıydı?) Bu anlaşılma gayreti ile/adına değil, performans’ın bir söylem biçimi olarak …
“Kendi bahçesinin ürününü” kullanmasını , “Ufkunu ve aklını” olabildiğince açık ve özgür tutmasını ve kendini özgürce ortaya atmaya devam etmesini diliyoruz.
İnanıyoruz ki bu bahçe zamanla özgün çiçeklerini açacaktır.
Biz onun ve onun gibilerin , “mütevazı” da olsa, çabalarını alkışlamaya hazırız.
Melih Anık

Not:
1- Çağlar’ın Performans’dan çıktık. Konuşarak yürüyoruz. Lütfi Kırdar’ın alt tarafında açık hava büfeleri kurulmuş. Işıl ışıl…Kaldırımda masalar, tabureler. Sucuk/köfte- ekmek/dürüm kokusu , dumanı sarmış her yanı. Davet alıyoruz. “Denemeden geçme”..Sorduk: “Ne var bu akşam?” Bizi çağıran -elinde şişe geçirilmiş sucuklar- “Anadolu insanı” cevapladı : “si -ar-ar’da konser var. İstanbul Oda Orkestrası. Schuman ve Beethoven çalacaklar. Şef Hakan Şensoy” Ayağımız takıldı , düşüyorduk. "Sokağın Performansı"nı unutmayın..
2- “Diss, tartışmak,eleştirmek anlamında kullanılan bir kavram”
3- “Diss, rap müziğinde rapçıların birbirlerini yermek için yazıp söyledikleri parçalar. Hicvin, hiphop kültüründeki benzeri. Genellikle küfür içerikli olur. Rap argosunda diss söylemek; diss atmak, disslemek,ayar vermek,ayar atmak veya dişlemek şeklinde ifade edilir. Diss atıldığında karşı taraf ona cevap veriyorsa buna dissleşme denir.”
Kaynak:
“Performance Art”-Rose Lee Goldberg- Thames&Hudson
http://www.tiyatrodunyasi.com/haberdetay.asp?haberno=1198
http://web.ubc.ca/okanagan/creative/options/theatre.html
http://people.ok.ubc.ca/creative/Performance/Perform01.htm
http://tr.wikipedia.org/wiki/Diss
25.Genç Günler Kitapçığı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder