6 Ocak 2020 Pazartesi

Güncel Olaylara Dokunan Bir Oyun : Orijinal Günahlar(Gestus Tiyatro)


Gestus ile geçen sene Etik oyununda tanıştık. Ezgi Hüyükpınar ve Gökhan Erarslan’ın kurduğu tiyatro yazar Gökhan Erarslan’ı uzun sayılabilecek bir süredir takip eden biri olarak bana onun  yazarlığının da  başka bir yöne doğru evrildiği kanaatini verdi. Sahnelenen Komik-i Şehir Naşit Bey, Cahide Sonku Müzikali, Market, Paşa Paşa Tiyatro yahut Ahmet Vefik Paşa, Vakti Geldi, Aldatma Sanatına Giriş, Sonbaharı Beklerken oyunlarının içinde Etik’in yeri farklı idi. Orijinal Günahlar bu değişimin devam ettiğini gösteriyor. Etik’ten önceki oyunlarla önemli fark yazarın ülke meselelerine doğrudan bakışından kaynaklı bence. Ayrıca oyun dilinde de değişiklikler var. Seyirciyi oyun içine çekmeye, etkin olmaya yönlendiren bir tavır bu. ‘İnteraktif oyun’ olması biraz da seyirciye bağlı ve zaman alacak gibi ama Gökhan Erarslan’ın son iki oyunu ‘forum tiyatrosu’ biçimini zorluyor. Gestus’un oyun hakkında yazdığı şu: Her biri farklı mesleklere sahip dört karakter bir mahkemede hâkim karşısında sanık konumundadır. Suçları cinayet işlemektir. Sosyokültürel açıdan birbirlerine hiç benzemeyen bu dört karakter de patronlarını öldürmekten dolayı yargılanmaktadır. Sırayla bizlere hikâyelerini ve orijinal günahlarını anlatırlar. Öyküler tamamlandığında aklımıza şu soru takılır: acaba gerçek suçlular onlar mı? Yoz ve oportünist sistem içinde şiddetten kaçamayan bu dört karakter av mıdır yoksa avcı mı? Cevabına seyirci karar verecek!



İnşaat mühendisi, gündelikçi, telefon satıcısı, yatırım danışmanının kendi çevrelerinde yaşadıkları, toplumsal hafızamızda her geçen gün yenisini yaşadığımız için bir türlü ‘eskimeyen’  iş kazalarını, evde ve işte kadının suistimalini, maden kazalarını hatırlatıyor  ve olaylar karşısında yaşanılan ‘körlükleri’ yüze vuruyor oyun. Hikâyeleri anlatılan olaylar ve insanlar çok tanıdık. Bu açıdan oyun günümüze doğrudan ‘dokunuyor’. İnsanların ‘dolma/taşma noktasında’ çözümü  öldürmekte bulmalarını cinayete cinayetle karşılık vermek diye anlaşılabilecek  tabloyu bu oyunun önerisi diye anlamak oyunu çok basite indirgemek olur. Oyunun açıklamasında ‘Yoz ve oportünist sistem içinde şiddetten kaçamayan dört karakter’ denmesi cinayetlere bir mazeret olabilir  mi? Mâdem ki ‘cevabına seyirci karar verecek’ o halde bir seyirci olarak bakalım.

İsmet Özel ‘yalnızca insanlar ölür diğerleri telef olur’ diyor. Yâni insansa ‘telef edilmemelidir’ ya da telef ediliyorsa insanlıktan bahsedilmemeli. Toplum maalesef insanların telef edilmesine göz yummakta ve insanlıktan ‘çıkmakta-çıkarmakta’dır. ‘Çünkü başka insanların  ölümü en gizli mesleğidir hepimizin’ (İsmet Özel) Modern(!) dünya insanları ‘kimliksizleştirdikçe’ ‘ölümler’ de sıradan hâdiselerden olmakta.. Zira:

 Doların dalgalanmasına bırakıldı bu çağda ölüm
 geceleri şehrin varoşlarında ikâmete mecbur edildi
gündüzün kimlik soruldu ona’ (İsmet Özel)

Oyunda gösterilen insanlar yaşarken  ‘telef olmuş’dur. O nedenle ‘insan’lıktan çıkmışlardır. Kierkegaard ‘umutsuzluğu ‘ölümcül hastalık’ saymış. Onun bakış açısıyla bu insanlar içine düştükleri umutsuzluk ile ölümcül hastalığa yakalanmışlar ve cinnete varan ‘cinayetler dünyasında’ yaşamaktadır.
Cinayetlerin tarihi de çok eskiye gider:
Kabil'in Habil'i öldürdüğü
Günden beri hiç dinmedi acılar
Çünkü insanların insanlar için
Koymuş olduğu bütün yasalar
Tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi
Taneyi eleyip samanı tutar
.’(Oscar Wilde- Tozan Alkan)
Çaresizlik adaletsizlikten doğuyor bu devirde. 
Oscar Wilde öldürmeler  hakkında ne diyor Reading Zindanı Baladı’nda:
‘Kimi bunu kin yüklü bakışlarıyla yapar,
Kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür,
Korkak, bir öpücükle’ (oscar Wilde- Özdemir Asaf)

Yâni her gün belki onlarca kez öldürüyoruz,  hayâletleri…. Zihnimizde…  Orijinal Günahlar’ın ‘orijinal’liği reji ile açığa çıkarılmış. (Yoksa ölümlerin orijinal tarafı yok.)  reji seyirciyi gerçek dünya  ile sahnedeki dünya arasında  dolaştırıyor. Kimi zaman ‘içeriden’ kimi zaman ‘dışarıdan’ baktırıyor içimize dışımıza. Bir kova suda ellerindeki kanı bir türlü akıtamayan Macbeth’iz belki. Belki de kendi ‘okyanuslarımızda’(bir kova suda)  boğulmak üzereyiz. Belki de mânevi dünyalara sığınmadan önce temizlenmekteyiz. Yargıcımız hâkim de olabilir vicdan da Allah da kader de.  Sıradan bir mahkeme değil içine girdiğimiz. 'Günâh' da değişti. 



Orijinal Günahlar metnin dilini yakalayan bir reji  ile oynanıyor. Epik ve dramatik ögeler içiçe. Kimi zaman meddah kimi zaman orta oyunundan ögeler var rejide. Esas özellik ikinci karakterlerin birincinin sözlerini tekrar ederek sahnelere dahil olması. Bu metne ‘humor’ katıyor. 'Orijinal' kelimesiyle yapılan ironinin karşılığı denebilir. Anlatım ve canlandırma içiçe çok başarıyla kurgulanmış. Gökhan Erarslan oyunlarında sıklıkla yararlandığı geleneksel tiyatro trüklerini ‘modern’leştirerek  selam gönderiyor geleneksele. Oyuna çok şey katan bir kova suyun bir ‘leitmotif’ ve bir ‘şemsiye’ olarak ‘birleştirici’liğini çok beğendim.  Bir kova su oyunun ruhunu oluşturan bir metafor. (Su temizler ya da suya verdim dertlerimi) Kaykayın karakter yapıcı bir öge olarak kullanılması  çok iyi bir fikir.  Sahne tasarımı(Gökhan Erarslan) metnin karakterine uygun. Boş sahnede gördüğünüz sandalyeler ve ceket askılıkları daha oyun başlamadan ‘konuşuyor’. Gerçek ve sanal dünya buluşması. (Ceket askılığına piyasada ‘dilsiz uşak’ deniyor.) Müzikler (Emrah Can Yaylı) ‘yerli yerinde’ kullanılmış. (Bu kapsamda Mor ve Ötesi kendi şarkılarının telif almadan kullanılmasına izin vermiş. Not düşelim.) Işık tasarımını Serdar Tuncer yapmış. Kendi salonu olmayan  ve turnelerde dolaşan  topluluklarda genellikle aydınlatma seviyesinde kalıyor ışık. Ben de ne diyeceğimi bilemiyorum. Koreografi ki ben bu oyunda  hareket düzeni demeyi tercih ediyorum Seçil Demircan tarafından hazırlanmış. Zaman zaman oyunculuk da yapan orkestra Mahir Bektaş, Burak Güven ve Yaşar Çınar’dan oluşuyor. Şarkılar  iyi icra ediliyor. Yönetmen yardımcısı Kadir Toran’ın rejiye katkısını yönetmenden duydum. O nedenle başarılı rejide onun adını not düşmek isterim.  Şirvan Kalenderoğlu, Ezgi Hüyükpınar Erarslan, Özer Keçeci, Özge Ünal’dan oluşan kadro çok başarılı bir ekip oyunculuğu sergiliyor. Dördü de bana ‘Bizde iyi oyuncular var’ dedirtti bir kez daha.  Ezgi Hüyükpınar Erarslan’ı -bir adım öne çıkarıyorum-  çok çok beğendim.   


Orijinal Günahlar(Gestus Tiyatro) toplumsal hafızamızda çok taze olayları çok içten, boğmadan sıkmadan anlatırken açtığı pencereden seyircinin olaylara eleştirel açıdan bakmasını sağlıyor. Piyasayı işgal eden köpük işlerin yanında toplumsal olayları kendine mesele edinen bir yazarın topluma duyduğu sorumluluğun yansıması olan oyunun hak ettiği ilgiyi görmesini diliyorum.

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder