Gestus ile geçen sene Etik
oyununda tanıştık. Ezgi Hüyükpınar ve Gökhan Erarslan’ın kurduğu tiyatro yazar Gökhan
Erarslan’ı uzun sayılabilecek bir süredir takip eden biri olarak bana onun yazarlığının da başka bir yöne doğru evrildiği kanaatini verdi. Sahnelenen Komik-i Şehir Naşit Bey,
Cahide Sonku Müzikali, Market, Paşa Paşa Tiyatro yahut Ahmet Vefik Paşa, Vakti
Geldi, Aldatma Sanatına Giriş, Sonbaharı Beklerken oyunlarının içinde Etik’in
yeri farklı idi. Orijinal Günahlar bu değişimin devam ettiğini gösteriyor. Etik’ten
önceki oyunlarla önemli fark yazarın ülke meselelerine doğrudan bakışından
kaynaklı bence. Ayrıca oyun dilinde de değişiklikler var. Seyirciyi oyun içine
çekmeye, etkin olmaya yönlendiren bir tavır bu. ‘İnteraktif oyun’ olması biraz
da seyirciye bağlı ve zaman alacak gibi ama Gökhan Erarslan’ın son iki oyunu ‘forum
tiyatrosu’ biçimini zorluyor. Gestus’un oyun hakkında yazdığı şu: ’Her biri farklı mesleklere sahip dört karakter
bir mahkemede hâkim karşısında sanık konumundadır. Suçları cinayet
işlemektir. Sosyokültürel açıdan birbirlerine hiç benzemeyen bu dört
karakter de patronlarını öldürmekten dolayı yargılanmaktadır. Sırayla
bizlere hikâyelerini ve orijinal günahlarını anlatırlar. Öyküler
tamamlandığında aklımıza şu soru takılır: acaba gerçek suçlular onlar
mı? Yoz ve oportünist sistem içinde şiddetten kaçamayan bu dört karakter
av mıdır yoksa avcı mı? Cevabına seyirci karar verecek!’
İnşaat mühendisi, gündelikçi, telefon satıcısı, yatırım danışmanının kendi çevrelerinde yaşadıkları, toplumsal hafızamızda her geçen gün yenisini yaşadığımız için bir türlü ‘eskimeyen’ iş kazalarını, evde ve işte kadının suistimalini, maden kazalarını hatırlatıyor ve olaylar karşısında yaşanılan ‘körlükleri’ yüze vuruyor oyun. Hikâyeleri anlatılan olaylar ve insanlar çok tanıdık. Bu açıdan oyun günümüze doğrudan ‘dokunuyor’. İnsanların ‘dolma/taşma noktasında’ çözümü öldürmekte bulmalarını cinayete cinayetle karşılık vermek diye anlaşılabilecek tabloyu bu oyunun önerisi diye anlamak oyunu çok basite indirgemek olur. Oyunun açıklamasında ‘Yoz ve oportünist sistem içinde şiddetten kaçamayan dört karakter’ denmesi cinayetlere bir mazeret olabilir mi? Mâdem ki ‘cevabına seyirci karar verecek’ o halde bir seyirci olarak bakalım.
İsmet Özel ‘yalnızca insanlar ölür diğerleri telef olur’ diyor. Yâni insansa ‘telef edilmemelidir’ ya da telef ediliyorsa insanlıktan bahsedilmemeli. Toplum maalesef insanların telef edilmesine göz yummakta ve insanlıktan ‘çıkmakta-çıkarmakta’dır. ‘Çünkü başka insanların ölümü en gizli mesleğidir hepimizin’ (İsmet Özel) Modern(!) dünya insanları ‘kimliksizleştirdikçe’ ‘ölümler’ de sıradan hâdiselerden olmakta.. Zira:
‘Doların dalgalanmasına bırakıldı bu çağda ölüm
geceleri şehrin varoşlarında ikâmete mecbur
edildi
gündüzün kimlik
soruldu ona’
(İsmet Özel)
Oyunda gösterilen insanlar yaşarken ‘telef olmuş’dur. O nedenle ‘insan’lıktan
çıkmışlardır. Kierkegaard ‘umutsuzluğu ‘ölümcül
hastalık’ saymış. Onun bakış açısıyla bu insanlar içine düştükleri umutsuzluk
ile ölümcül hastalığa yakalanmışlar ve cinnete varan ‘cinayetler dünyasında’
yaşamaktadır.
Cinayetlerin tarihi de çok eskiye gider:
‘Kabil'in Habil'i öldürdüğü
Günden beri hiç dinmedi acılar
Çünkü insanların insanlar için
Koymuş olduğu bütün yasalar
Tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi
Taneyi eleyip samanı tutar.’(Oscar Wilde- Tozan Alkan)
Günden beri hiç dinmedi acılar
Çünkü insanların insanlar için
Koymuş olduğu bütün yasalar
Tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi
Taneyi eleyip samanı tutar.’(Oscar Wilde- Tozan Alkan)
Çaresizlik adaletsizlikten doğuyor bu devirde.
Oscar Wilde öldürmeler hakkında ne
diyor Reading Zindanı Baladı’nda:
‘Kimi bunu kin yüklü bakışlarıyla yapar,
Kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür,
Korkak, bir öpücükle’ (oscar Wilde- Özdemir Asaf)
Kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür,
Korkak, bir öpücükle’ (oscar Wilde- Özdemir Asaf)
Yâni her gün belki onlarca
kez öldürüyoruz, hayâletleri…. Zihnimizde…
Orijinal Günahlar’ın ‘orijinal’liği reji ile açığa çıkarılmış. (Yoksa ölümlerin orijinal tarafı yok.) reji seyirciyi gerçek dünya ile sahnedeki dünya arasında dolaştırıyor. Kimi zaman ‘içeriden’ kimi
zaman ‘dışarıdan’ baktırıyor içimize dışımıza. Bir kova suda ellerindeki kanı bir
türlü akıtamayan Macbeth’iz belki. Belki de kendi ‘okyanuslarımızda’(bir kova
suda) boğulmak üzereyiz. Belki de mânevi
dünyalara sığınmadan önce temizlenmekteyiz. Yargıcımız hâkim de olabilir vicdan
da Allah da kader de. Sıradan bir
mahkeme değil içine girdiğimiz. 'Günâh' da değişti.
Orijinal Günahlar metnin dilini yakalayan bir reji ile oynanıyor. Epik ve dramatik ögeler içiçe. Kimi zaman meddah kimi zaman orta oyunundan ögeler var rejide. Esas özellik ikinci karakterlerin birincinin sözlerini tekrar ederek sahnelere dahil olması. Bu metne ‘humor’ katıyor. 'Orijinal' kelimesiyle yapılan ironinin karşılığı denebilir. Anlatım ve canlandırma içiçe çok başarıyla kurgulanmış. Gökhan Erarslan oyunlarında sıklıkla yararlandığı geleneksel tiyatro trüklerini ‘modern’leştirerek selam gönderiyor geleneksele. Oyuna çok şey katan bir kova suyun bir ‘leitmotif’ ve bir ‘şemsiye’ olarak ‘birleştirici’liğini çok beğendim. Bir kova su oyunun ruhunu oluşturan bir metafor. (Su temizler ya da suya verdim dertlerimi) Kaykayın karakter yapıcı bir öge olarak kullanılması çok iyi bir fikir. Sahne tasarımı(Gökhan Erarslan) metnin karakterine uygun. Boş sahnede gördüğünüz sandalyeler ve ceket askılıkları daha oyun başlamadan ‘konuşuyor’. Gerçek ve sanal dünya buluşması. (Ceket askılığına piyasada ‘dilsiz uşak’ deniyor.) Müzikler (Emrah Can Yaylı) ‘yerli yerinde’ kullanılmış. (Bu kapsamda Mor ve Ötesi kendi şarkılarının telif almadan kullanılmasına izin vermiş. Not düşelim.) Işık tasarımını Serdar Tuncer yapmış. Kendi salonu olmayan ve turnelerde dolaşan topluluklarda genellikle aydınlatma seviyesinde kalıyor ışık. Ben de ne diyeceğimi bilemiyorum. Koreografi ki ben bu oyunda hareket düzeni demeyi tercih ediyorum Seçil Demircan tarafından hazırlanmış. Zaman zaman oyunculuk da yapan orkestra Mahir Bektaş, Burak Güven ve Yaşar Çınar’dan oluşuyor. Şarkılar iyi icra ediliyor. Yönetmen yardımcısı Kadir Toran’ın rejiye katkısını yönetmenden duydum. O nedenle başarılı rejide onun adını not düşmek isterim. Şirvan Kalenderoğlu, Ezgi Hüyükpınar Erarslan, Özer Keçeci, Özge Ünal’dan oluşan kadro çok başarılı bir ekip oyunculuğu sergiliyor. Dördü de bana ‘Bizde iyi oyuncular var’ dedirtti bir kez daha. Ezgi Hüyükpınar Erarslan’ı -bir adım öne çıkarıyorum- çok çok beğendim.
Orijinal Günahlar(Gestus Tiyatro) toplumsal
hafızamızda çok taze olayları çok içten, boğmadan sıkmadan anlatırken açtığı
pencereden seyircinin olaylara eleştirel açıdan bakmasını sağlıyor. Piyasayı
işgal eden köpük işlerin yanında toplumsal olayları kendine mesele edinen bir
yazarın topluma duyduğu sorumluluğun yansıması olan oyunun hak ettiği ilgiyi
görmesini diliyorum.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder