16 Ocak 2020 Perşembe

Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu'nda Bir Klasik: Süt Kardeşler


Darülbedayi’nin büyük aktörlerinden İsmail Galip Arcan yanında avukatı ile birlikte Nejat Uygur’u seyretmeye gelir. Arcan, Louis Verneuil’den Süt(Süd) Kardeşler ismiyle uyarladığı(1926) ve 1930 yılında Darülbedayi’de sahnelenen oyununu kendisinden izin almadan oynadığını düşündüğü  Nejat Uygur’u dâva etmek  niyetindedir. Oyunun sonunda Nejat Uygur’ca uyarlanan oyunu o kadar beğenir ki Nejat Uygur’u tebrik eder ve ‘Sen benim oyundan çok farklı bir şey yapmışsın. İstediğin gibi oyna’ der. (Kaynak: Süheyl ve Behzat Uygur) Nejat Uygur’un ‘Alo Orası Tımarhane mi?’ ismiyle oynadığı oyun bu yıl 30.Yılını dolduran Süheyl ve Behzat Uygur Tiyatrosu tarafından Süt Kardeşler ismiyle seyirci ile buluştu. Şehir Tiyatroları’nda Galip Arcan’ın oynadığı Yaşar rolünü Nejat Uygur oynamış. Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu’nda Nejat Uygur’u hatırlatan performansı ile Süheyl Uygur oynuyor. Onu seyrederken ‘genlerin akışı’na inandım. Behzat Uygur Darülbedayi’de Hâzım Bey’in oynadığı Gazanfer’i canlandırıyor. Bu arada internette araştırma yaparken bu oyunun Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın eserinden Nejat Uygur tarafından uyarlandığının yazıldığını gördüm. Bu karışıklık Süt Kardeşler filminin senaryosunu yazan Sadık Şendil’in yaptığı ‘karmadan’ ileri geliyor. Şendil senaryoda Gürpınar’ın Gülyabani romanı ile Süt Kardeşleri birleştirmiş. Filmde Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Şener Şen  unutulmaz karakterler çizmişti. Böylelikle Galip Arcan’ı, Hâzım Bey’i Nejat Uygur’u, Kemal Sunal’ı, Halit Akçatepe’yi  Şener Şen’i yaşatan bir oyun  nesillerce süren ve sürecek yolculuğuna devam ediyor.  








Darülbedayi biçimini birkaç fotoğraf dışında bilmiyoruz ama Nejat Uygur versiyonunun video kaydı var. Nejat Uygur’u tanıdığımız kadarıyla Süt Kardeşler’in geleneksel Türk Tiyatrosu tarzında ortaya çıkışı oyunun Nejat Usta’nın eline düşmesi nedeniyledir. Nejat Usta oyunu Orta Oyunu kalıpları ile yoğurmuş, içine kendi tarzını çakmış, Türk seyircisinin büyük ilgisi ve beğenisine sunmuş ve de Türk Tiyatrosu zihnine kaydetmiş. Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu babadan miras oyunları yeni nesillere tanıtmak eskilere hatırlatmak amacıyla sahneliyor. Bu vesileyle geleneksel Türk Tiyatrosu’nu da yaşatmış oluyor. Seyirciden gördükleri ilgi doğru bir iş yaptıklarını gösteriyor. Bu sadece bir oyun biçimini yaşatmak değil bir zamanlar Türk toplumunu birleştiren unsurların da yeniden gündeme getirilmesine neden oluyor. Burnu kaf dağında ve Batı tiyatrosunu çağdaşlık sanan ödül jürileri bunun değerini ve önemini anlamıyor. Ödül vermenin âdabı içinde Türk halkını var eden, birleştiren unsurların takdir edilmesi ve geleneksel tiyatronun yaşatılmasına katkı sunmak en başta gelmeli. Düşünün bir:  Geleneksel tiyatroda Osmanlı toplumunu oluşturan tüm farklı toplumsal kesimlerden karakterler resmi geçit yapıyor. Onların birbirleri ile ilişkileri toplumun hoş görüsünü arttırıyor. Halk da kendini buluyor orada. Geleneksel tiyatronun böyle bir önemi var. Bu çabalar aynı zamanda tiyatro türünü yaşatacak, geliştirecek ve gelecek nesillere aktaracak. Büyük halk sanatkârı Nâşit ‘Orta Oyunu ne Âlemde ?’ sorusuna verdiği cevapla sorunu ortaya koymuş: ‘Ölmesin diye pişekâr yetiştiriyorum’ (Perde ve Sahne sayı 9- Aralık 1941) Bundan 70 yıl önce de aynı sorun varmış. Bugün Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu da ‘Gelenek ölmesin diye’ oynuyorlar bu oyunları dersek hata etmemiş oluruz. Şunun da altını çizmek gerekir Türk Tiyatrosu’nda seyirciyi tiyatroya alıştıran da geleneksel tiyatrodur.



Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu geleneksel tiyatroyu metin, dekor(Batuhan Bozcaada) kostüm(Serap Koç), müzik(Ercan Saatçi), danslar(Ömer Yılmaz) ile ilgili seçimleriyle çağdaşlaştırmaya çalışıyor. Oyunun ses/ışığı Derya Hızlısoy’a, afiş Eren Yiğit’e ait. Oyunun prodüktörü Çiğdem Uygur. Süt Kardeşler’in parçalardan oluşan ve bir gölge perdesi içeren rengârenk boyalı dekoru, tertemiz ve oyunun ruhuna uyan titiz kostümleri, yerel tonlar içeren müziği, abartılı ve absurd sınırlarında gezinen oyunculuk tekniği ve de zaman zaman tulûata kaçan atışmaları türe bir hizmettir bence. Geleneksel tiyatronun temelinde tulûat(doğaçlama) var. Tulûat hoşgörü ve serbestlik ile yaşar, gelişir. Maalesef Türkiye hoşgörüsünü kaybetti, dar kalıplar içinde debeleniyor, jurnalcı bir toplum olma yolunda hızla ilerliyor. Bu nedenle sahnedeki aktör de kendini sansürlüyor. Hatta daha da ileri gideyim birilerine benzemesin diye denizci asker kostümlerini bile özel tasarlıyor. Bugünün esprisini yapacağına geçmişin tekstini tekrar etmeyi seçiyor. Kontrollü dokundurmalar yapmak zorunda kalıyor.  Gelenekseli dilinden düşürmeyen kesim bu hususu anlamıyor. Güncelleşemeyen gelenek nostaljik bir eğlence olarak kalır. Hem geleneksel yaşasın diyeceksiniz hem de serbest söz söyleme olan tulûata tahammül edemeyeceksiniz. Bu olmaz. Böyle fâsit daire kırılamazsa geleneksel yaşatılamaz. Bu kafayla yeni Pişekârlar, Kavuklular, Karagöz Hacivatlar çıkamaz.   

Oyunu Süheyl Uygur, Behzat Uygur  yönetmiş.  Türün istediği gibi tempolu enerjik  bir oyun yapmışlar. İyi bir ekip oyunu oluşturmuşlar. Ortak ve türe uygun bir oyunculuk dili kullanıyorlar.  Ercan Saatçi ilk kez bir oyuna müzik yapmış. Müzik oyunun enerjsini arttırıyor.  Hizmetçinin birkaç sahne girişinde müzik  kullanılması iyi düşünce ama bunun diğer roller için de kullanılmaması bana eksiklik gibi geldi. Hizmetçi için müzik süreleri kısaltılabilir. Diğer karakterlere kısa giriş müzikleri yazılabilirse iyi olur. Geleneksel oyunlarda çok kullanılan bir trük oyuna eklenmiş olur.




Oyunun kadrosu Süheyl Uygur, Behzat Uygur, Emine Ün, Nurten İnan, Ömer Yılmaz, Hakan Eke, Mesut Yılmaz, Elif Gönlüm’den oluşuyor. Tüm oyuncuları tebrik ederim. Süheyl Uygur’un Yaşar kompozisyonu sıcacık. Oyunu ondan önce(SUÖ) ondan sonra(SUS) diye ikiye bölsem yeridir.  Özellikle iki kardeşin atışması çok hoş. Seyircilere sataşmalar da samimi bir ortam yaratıyor.  Behzat Uygur’un karizmasına da diyecek yok doğrusu. Onun sahnede duruşu ve oynayışı Gazanfer’in kişiliğine ayrı bir güzellik katıyor.  (Bu twitter’da bir süredir devam eden yazışmalar dolayısıyladır. Ben de katılmak istedim. Behzat Uygur gerçekten de çok karizmatik.) Emine Ün, Nurten İnan, Ömer Yılmaz çok renkli karakterler çiziyor. Ömer Yılmaz’ın oyunun koreografisini hazırlamasına ve  gruba yaptırdığı dans provalarındaki heyecanının tanığıyım. Hakan Eke ve Mesut Yılmaz’ın umut veren ve  heyecanlı oyunculuklarını sevdim. İlk defa sahneye çıkan ve sahnede kulistekinden bambaşka biri olan Elif Gönlüm beni şaşırttı. Gönlüm’ün içinde gizli bir aktör varmış meğerse.

Takip ettiğim kadarıyla sosyal medyaya yansımalar Süt Kardeşler seyircinin sevdiği bir oyun olduğunu gösteriyor. Ben de sevdim.  Hoş vakit geçirmek gülmek eğlenmek için birebir.

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder