29 Ağustos 2018 Çarşamba

Gidion'un Düğümü ve Eleştirmenin Görevi



 Tatbikat Sahnesi dikkat çeken bir oyun seçmiş. Ülkemizin en sancılı konusu, eğitime dokunan oyunun metni iyi. Eğitim sistemini, ailenin, okulun, öğretmenin rolünü ve taraflar arasındaki iletişimsizliği sorguluyor. Bizi de çok ilgilendiren konular bunlar.



KONU                                 
Öğretmen, 11 yaşındaki  öğrencisi Gidion'a okuldan uzaklaştırma cezası vermiş, görüşmek istediğini belirten bir notu Gidion ile anneye göndermiş.  Anne görüşmeye gelmiş.  Bu arada tatsız bir olay yaşanmış.


Oyunun iki oyuncusu var. Anne'yi Elvin Beşikçioğlu, öğretmeni Selin Tekman oynuyor. Elvin Beşikçioğlu çok iyi. Bence ödüllük. Öğretmen, rejideki anlayıştan dolayı geride(ve ezik) kalmış. Selin Tekman'ın beğendiğim oyunculuğunun daha çok ortaya çıkması rejiye bağlı.


YÖNETMEN
Oyunu Erdal Beşikçioğlu yönetmiş.  Oyunda öyle bir değişiklik yapmış ki bu, oyunun önüne geçecek nitelikte.

OYUNA BAKIŞ
Oyun, iki karakterin kişiliklerinde, düzendeki iki tarafı(ucu) karşı karşıya getiriyor. Nasıl adlandıracağınız (tutucu, muhafazakâr, gerici) size bağlı ama düzeni "korumak" isteyenler ile sarsmak isteyenler(olumlama değil) arasında her toplumda karşılaşılan bir mücadele var. Ülkemizdeki durum daha dengesiz ve savrulur durumda ancak gösterilen durum bizdekine çok benziyor.  Uygulamalara bakınca birini doğru ve haklı ilan etmek yerine yeni bir modelleme yapmanın gereğine inanan biri olarak yönetmenin radikal yorumunu doğru bulmadım. Bu, nesnel anlatımı bozmuş. Yönetmen yaptığı değişikliğe "yorum, okuma" diyebilir ama bir öneri hâline gelen değişikliğin, sorunun çözümü olmadığını belirtmek zorundayım ve itiraz ediyorum.

ELEŞTİRMENİN GÖREVİ ve SORUMLULUĞU
Bizim eleştiri dünyasına katkım, eleştirmenin oyunu önceden okuması gerektiği konusundaki tutumum oldu. Başlangıçta yadırgansa da teksti okumak isteme ısrarım, şimdilerde mâkul karşılanıyor. Bu nedenle teksti okumayan bir kişinin farkedemeyeceği değişiklikleri yakalama şansım oluyor. Yönetmenin yaptığı değişikliği "spoil" olmasın diye yazmayacağım. Oyunun gidişatına derinlemesine bakabilen birisi mutlaka bir tuhaflık olduğunu fark edecek, "Bu karakter bunu yapar mı?" diye itiraz edecektir. Ama sıradan bir seyirci hem yazarı(Johnna Adams) yanlış tanıyacak hem de yanlış yöne savrulacaktır. Eleştirmenin görevi ve sorumluluğu bu noktada başlar. Eleştirmen durumu ortaya koymalı, seyirciyi uyarmalı, farklı açılardan bakmasını sağlamalı, soru sormasına yardımcı olmalı. Ben onu yapmaya çalışıyorum.

YÖNETMEN NE YAPMIŞ?
 Oyunları hallaç pamuğu gibi atmak bizde aşırı noktalara varıyor. Metne sahip çıkan bir dramaturg ile çalışılmıyor.  Yönetmen, sınırları ölçüsünde özgürce metni zorluyor. Teksti okumayan seyirci farkında değil, sorgulamadan ayağa kalkıp alkışlıyor. Seyirci, bu oyunda yazar öyle yazmış sanacak ki ben oyunun yazarı olsam kabul etmem. Oysa  oyun, farklı okuma şansı veren çok ince noktaları olan bir tekste sahip. Keşke yönetmen bu özelliğe dikkatini daha çok vermiş olsaydı. Annenin öğretmene hikâyeyi okuması için "lütfen" demesi, pek çok silahtan daha anlamlı meselâ. Uyutulacak kedi ile Gidion arasında kurulmuş olan parallellik çarpıcı bir ayrıntı. Oyun ayrıntılara özen istiyor.
Döner sahne kullanımı anlatıma artı değer katmıyor. (Oyun ortada oynansa kabul edilebilir.) Annenin, öğretmenin "hâkimiyet alanı" içine fütursuzca girmesine izin verilmiş. Bu başkasının özgürlük alanına(oyunda sınıf) tecavüz etmek demek. Metinden bu çıkmıyor, bir öneri olarak da hemfikir değilim. "Gidion'un Düğümü"nü çözecek "Gordion'un Düğümü" sahnede gözükmüyor.  Yönetmen, anneyi sakinleştirici haplarla uyur gezer gibi oynatırken -yoruma katılıyorum, Elvin Beşikçioğlu da çok iyi oynuyor -  ona, statüsüne uymayan "şiddet"li bir görev yüklemiş. Bu doğru bir "metin okuması" değil, öneri de olmamalı. Finalin puslu havasında son, gereksiz spekülasyona açık. Bir taraftan ince çalışma örnekleri verilmişken pek çok gerekli ayrıntı harcanmış. Anne, öğretmeni, karşısındaki bir sandalyeye oturtuyor ve (oğlunun yerini alarak?) suçluyor. Bu, iyi. Takip eden repliklerde o ince mizanseni düşünen(?) yönetmenin anneyi sandalyeden kaldırmasını bekliyorsunuz ama yönetmen muhtemelen  bunu "fazla mizansen" bulmuş olacak ki yapmamış. Annenin kendisi ile hesaplaşmaya başladığı noktada o sandalyeden kopması gerekli.  Annenin, öğretmeni hikâyeyi okumaya ikna etmişken sınıfı terk etmesi hiç  anlamlı değil. Öğretmen okumaya başlayınca kapıdan geri dönmesi ucuz bir mizansen. Gidion'un hiç görmediği dedesini anlattığı ödev ile bu hikâye arasında derin bir ilgi var. Gidion önceden çığlık atmış ama toplum duymamış.  Bu nedenle öğretmenin hikâyeyi okuma şekli çok  önemli. Öğretmenin hikâyeyi okuması, başlıbaşına bir oyun ve oyunun en çarpıcı sahnesi. Tam anlamıyla bir duygu seli içinde savrulan, denge aramayan bir yorum bekledim, olmadı. Zira o sahne, korumacı anlayışın sıkışıklığını ve de toplumun ihmaline vuran çarpıcı bir tokat, bir özeleştiri.

Tatbikat Sahnesi oyun seçimindeki başarısını rejide gösteremiyor ama oyun, bu hâliyle bile seyredilmeyi hak ediyor. İyi oyuncuları seyretmek keyifli. Oyuna yapılan müdahaleyi bir prensip tartışması diye paranteze alıp metnin içerdiği eğitime ilişkin vurgular hatırına oyun seyredilmeli. Hâlâ kanatlarınızın altında çocuklarınız varsa mutlaka seyredin. Çocuklarınız masumiyetlerini kaybediyor farkında mısınız?

Melih Anık
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder