26 Ağustos 2018 Pazar

Çandarlı'da Halk Tiyatrosu Deneyimi


Çandarlı, en yakın ilçeye 18, büyük ile 93 kilometre mesafesinde bir belde. Bir zamanlar ilçe imiş en yakın ilçe Dikili'ye bağlamışlar.
Çandarlı'nın tarihi ismi Pitane. Bir kaynağa göre Pitane "suyu bol olan yer" demekmiş. Ancak beldede su sıkıntısı var. Beldenin âcil sağlık ünitesi yok itfaiyesi var. Eviniz yanarsa söndürecek kadar su var ama bedeninizi yakarsanız, şansınız  varsa kilometrelerce öteden ambulansın gelmesini beklemeniz gerekecek. Çandarlı'nın Kalesi var çoğu zaman kapalı. Restore edilmiş tarihi taş ev Kültür Evi var bazen açık bazen kapalı. Koçanlı Konağı'nın açık olduğunu ben görmedim. Daimi açık olan ise (özellikle) kadınların yüreği. Ben o açık kapıdan girdim.

Üç yıldır  Nisan-Kasım arasını Çandarlı'da geçiriyorum. Üç yıldır Çandarlı'da tiyatro arıyorum. Bu yıl geldiğimde  tiyatro kursu var diye duydum vaha bulmuş gibi koştum ama o zamana dek gerçekleşen 5-6 buluşmanın son toplantısına yetişmişim. Kadınlar arasında üç erkektik. "Ekim'de buluşalım" dediler ben de "Yazın ne olacak?" dedim. Başlar bana döndü "Kim bu münasebetsiz?" diye. Sonradan "münasebetsiz olmadığımı" anladılar. Onlarla yaz boyunca tiyatro çalıştık.
Yosun Konaklama, ilk çalışmalar için tesisini açtı, sahibi belediye ile olan ilişkilerimizde yardım etti. Bazı provalarımızı Kültür Evi'nde yaptık. Konferans Salonu'nda provalarımızı ve gösterimizi yaptık. Bize her yer tiyatroydu, parkta da çalıştık.



Çalışmalarımıza otuza yakın(sadece üç erkek) meraklı geldi. Kaç kişiyle devam edeceğimizden emin değildim. Yazılı bir oyunu sahnelemek zordu. Hem gelenlerin tümüne dengeli rol verebileceğim oyun yoktu, hem de bazısına rol versem diğerleri dışarıda kalacaktı. O nedenle çeşitli oyunlardan tiratlar topladım, gelenlere verdim. Tiradını beğenmeyene yeni tirat buldum. Tiratları oyuncuların ağzına uyarladım, yeniden kurguladım. Amacım geleni geri çevirmemek, kaçırmamaktı. Gönüllü yapılan bir işte hedef, oyuncuların keyfalmasını ve kendi sınırlarını zorlamasını sağlamak olmalı. Baştan itibaren oyuncuların kendilerini aşmak için gösterdikleri gayret ve sonundaki başarı benim için bir hedefin gerçekleşmesi demekti, başardık. Çevrede uyandırdığımız olumlu etki de yorgunluğumuza değdi.


Çalışmaya başladıktan sonra tiratları bir oyun formunda biçimlendirdim, ortaya "Ben Kimim Bu Gece, tiratlardaki kadınlar" çıktı. Bir gün bir erkek geldi, ona bir rol yarattım. Oyunun kurgusunu değiştirdim. Oyuna on gün kala bir müzisyen "Ben ne yapabilirim" diye geldi. Hemen oyuna müzik katma kararı aldım. Oyun çıktıktan sonra oyunu bırakanlar oldu. Onların tiratlarını çıkarıp yola devam ettik. Elde ne varsa onu değerlendirdik. Konferans salonu, tiyatroya uygun değildi. Sahnede kullandığımız kahve iskemlelerini Yosun Konaklama'nın  deposundan çıkardık. Kadınlar el birliği ile salona taşıdı. Ekibimizin erkek oyuncusu tamir etti. Pazardan kumaş alıp bulduğumuz panoları kapladık, sahnenin arka duvarındaki sinema perdesine uydurduk ve epik perde yaptık. Oyuncular, kostümlerini ve aksesuvarlarını kendileri temin etti, birbirlerinin eksiğini tamamladı. Salondaki altı spot eldeki imkânlar çerçevesinde düzenlendi. Gösteriye iki gün kala ilâve projektör bulundu.
Çalışmalarımız tiyatroyu evlere taşıdı. Provalar evlerde de devam etti. Bazen bir eş bazen bir çocuk yönetmen, eleştirmen oldu eşine, annesine. Oyun on dört farklı oyundan alınmış on beş tirattan oluştu. Böylelikle on dört farklı yazardan ve oyundan söz etme imkânımız oldu. Tiratlar farklı duyguları ifade ediyordu. Böylelikle farklı duyguları sahnede çalıştık.
Oyuncular 40 ile 70 yaş arasında idi. Farklı sosyal gruplardan ve eğitimlerden geliyorlardı. İçlerinde önceden tiyatro tecrübesi olan yoktu ama çok iyiniyetli çok kararlı idiler. Beldede düzenlenen  resim kursuna gidiyorlardı. Onların yeteneklerini kullandık, oyunun afişini resim tuvaline yaptık. Ortaya mükemmel bir kolaj çıktı. Bu tuvalin bir gün Çandarlı'nın "tiyatro salonu"nda olmasını hayâl ediyorum.


20 yıldan fazla bir süredir bu tür bir tiyatro çalışmasına tanık olmamış Çandarlı'da oluşturduğumuz oyun, bu gibi yerlerde yapılacak tiyatro için bir örnektir. Eldeki olanakların kısıtlılığına sığınmadan yapılacak bir şeyler vardır, her zaman. Her yerde "bizim kadınlarımız" gibi fedakâr, kararlı, kafasına koyduğunu yapmaya hazır kadınlar (ve de erkekler) vardır. Ben Çandarlı'da onlardan aldığım güçle çalıştım. Bu işi yapmış olmaktan dolayı gönlümdeki huzuru ve oyuncularımı her zaman kafamda ve kalbimde saklayacağım.
Çandarlı "kraliçeler şehri" diye biliniyormuş eskiden. Şehrin kurucusu savaşçı kadın amazonlarmış. Pitane ismi de bir kraliçeden geliyormuş. Oyuncu kadınlarımız tarihe yakışanı yaptı. Onlar Çandarlı'da bir öncü. İnanıyorum ki onların açtığı yol bereketli olacak.
Nehir Ercen Aran, Bahadır Bayraktar, Nezahat Çalı, Nihan Dabanoğlu, Nafize Demirağ, Selda Emanetoğlu, Fatma Ergüzer, Nebahat Evren, İlhan Güngör, Jale Gür, Recep Kanzık, Gülendam Matran, Serpil Okçuoğlu, Mine Songüler, Semra Uçar, Barış Uyanıker'e ve ailelerine teşekkür ederim. Hayatımın en değerli armağanlarından birini verdiler bana. Bu aslında Çandarlı'ya bir armağandır. Umarım yöneticiler tiyatronun kıymetini bilir, yapılan oyunu seyreder ve tiyatroya daha çok imkân yaratırlar.

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder