9 Nisan 2009 Perşembe

Tiyatroda Günlük - 9 Nisan 2009

“Arranged”- (Çöpçatan)
2007 yılında yapılmış bir film. Musevi ve (Suriyeli) Müslüman iki dindar ailenin kızları arasındaki arkadaşlığı odağa koyup, dinler arası yakınlaşma,gelenekler,yeni dünya düzenine dokundurmalar yapıyor. Türkiye’de ne kadar gündeme geldi bilmiyorum.
Farklı dünya görüşlerinin uzlaşmasının hiç de olanaksız olmadığı üzerine bir öneri gibi.Belki bizim sorunlarımıza da ışık tutardı.
Filmin ilginç diğer yönü senaryo yazarı Stefan Schaefer’ın biyografisinden çıktı. Schaefer, Wesleyan Universitesi’nden politik teori ve tiyatro dallarında derece alarak mezun olmuş.
Bizde tiyatro eğitiminin bir başka sosyal konu ile ilişkilendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Örneğin tiyatro eğitiminin yanına konulabilecek tarih, sosyoloji, antropoloji, arkeoloji, din bilim vb gibi konularda eğitim , tiyatrocularımıza yepyeni ufuklar açar ve tiyatromuzu zenginleştirir.
Zira artık salt oyunculuk ağırlıklı tiyatro eğitimi ile tiyatro yapmak olanaklı değil.

“Doubt”, Hugh Jackman , Yazarlık, Oyunculuk…

Oscar 2009 ’a 4 oyuncu adayı (Meryl Streep,Philip Seymour Hoffman,Amy Adams,Viola Davis) vermiş bir film Doubt. Oyuncuların yeteneklerine hayran kalmamak mümkün değil. Ama Doubt’ın bence daha da önemli özelliği metni.. Senaryo John Patrick Shanley'e ait.
Shanley, oyun yazarı olarak tanınıyor ama filmin senaristi ve de yönetmeni. Senaryolarında bir kelimenin bile değiştirilemez olduğunu sözleşmelerine koyduğu belirtiliyor. Shanley eğitimde geçen hayal kırıklığı yıllarından sonra New York Üniversitesi “Educational Theater” bölümünden mezun olmuş.(1977) Mesleği sorulunca oyun ve senaryo yazarı,sandviç imalatçısı ve apartman boyacısı olarak cevap veriyormuş. Holywood ve off-Broadway’de çok zaman geçirmiş. Pek çok oyun,senaryo,uyarlama yazmış, oyun ve film yönetmiş. Bir anlamda işin kalbinden gelmiş.
Doubt onun kariyerinin doruk noktası olarak sayılıyor. Oyun, Tony En iyi Oyun Ödülü , Obie Ödülü ve Pulitzer Drama Ödülü almış.
Doubt oyun yazarları için mükemmel bir örnek. Meryl Streep ile Philip Seymour Hoffman,Amy Adams,Viola Davis arasında öyle dialoglar var ki hayran kalmamak elde değil.
Ve de bir oyun yazarının toplumun hassas bir konusunu ele alışı ve de sunuşunda ustalık örnek olacak düzeyde.

Sunucu Hugh Jackman, Oscar gecesinin bir başka doruk noktası. Avustralya filminin de oyuncusu olan Jackman’ın sunuculukta sergilediği performans çok güzel.

Bu iki örnekten neden bahsettim acaba?

Tiyatromuz için alınacak yazarlık ve oyunculuk dersleri mi var ?

Bizim oyuncularımızın ne kadarı en az bir bölgemize ait folkloru bilir, oyunu oynayabilir? Dans edebilir? Bir enstrüman çalabilir ? Şarkı , türkü bilir ve "adam gibi" söyler ?
Daha bu toprakların kültüründen ne kadar beslendiklerini sormadım bile.(Bırakın dünya uygarlıklarını...)
Ya da ne kadarı beden olarak “fit”tir? Sahnede “kebap göbeği” ile arz-ı endam eden ama sesi ya da bir bakışı ile seyirciyi avucunun içine alacağını düşünenleri mi hatırladım ?
Neden Amerikalarda eğitim alıp (hatta rol alıp)Türkiye’ye dönenler bir daha geri dön/e/mezler ?

Yoksa içinde yaşadığımız “maşrapa” bize okyanus mu görünür?

Maşrapasını Okyanus Sanan Balık

Bir Küçük Kara Balık varmış. Demiş ki:
“Balıkların çoğu yaşlandıkları zaman ömürlerini boşu boşuna geçirdiklerinden yakınırlar. Sürekli sızlanır, lanet okur, her şeyden şikayet ederler. Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?”
“ Dünyada bizden güzeli yoktur. Senin gibi kılıksız ve rüküş değiliz.” diyen kurbağalara, Küçük Kara Balık : “Sizin bu denli kendini beğenmiş olduğunuzu tahmin etmezdim. Yine de affediyorum sizi. Çünkü cahilliğinizden böyle konuşuyorsunuz.” demiş. Yavru kurbağalar bir ağızdan:” Biz cahil miyiz yani?” diye bağırışmışlar. Küçük Kara Balık: ” Cahil olmasaydınız, dünyada birçoklarının kendilerine göre bir güzellikleri olduğunu bilirdiniz. “ demiş. Yavru kurbağalar: ”Bunun dışında başka bir dünya daha mı var?” diye şaşkınlıkla sormuşlar.
Yaşlı Kurbağa:” Soysuz yaratık! Ne poz atıp duruyorsun? Bulmuşsun çocukları; sallıyor da sallıyorsun! Ben, dünyanın bu su birikintisi olduğunu anlayacak kadar çok yaşadım. Haydi, git işine; çocuklarımın da aklını karıştırma!” demiş Küçük Kara Balık’a… Küçük Kara Balık:” Yaşadığının yüz mislini yaşasan da yine aynı cahil ve aciz kurbağa olarak kalacaksın.” demiş.
Hala Küçük Kara Balık’ı bilmeyenler varmış…..Maşrapalarını okyanus sandıkları için bir avuç suda dolaşıp duruyorlarmış.

Nerden aklıma geldi bu kara balık

Hikaye: Samed Behrengi -“Küçük Kara Balık”

Tiyatro Günü Seyirci Bildirisi..

Bugün Tiyatro Günü..
Ben Seyirci’yim.
Kimine göre eğitilmesi gerekenim ; kimine göre güldürülmesi gereken.
Bazen mağara kadar karanlık bazen sürüde bir koyun gibi suskun..
Alkıştır benim sesim , gücüm , isyanım ..
“Dünyanın her yerinde, tiyatro varsa ben doğarım. Hükmüm kesindir ,temyizi yoktur”(Muhsin Ertuğrul)
Çocuk gibiyimdir . Eğitilirken , güldürülürken öğretirim.

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder