15 Mart 2019 Cuma

OCAK’TA BAHAR(İBBŞT- KOVAÇEVİÇ) NE DİYORSUN EY YÖNETMEN?


Duşan Kovaçeviç’in yazdığı  Ocak’ta Bahar, Bilge Emin tercümesi ve Nurullah Tuncer rejisi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sahnelendi. Oyun Mitos Boyut Oyun Dizisi’nin 611 sayılı kitabı olarak yayımlandı.

Kovaçeviç, 1976/77 yılında yazdığı metni 2013 yılında yeniden düzenlediğini, metnin yerüstünde ve yeraltında yaşayan insanlara dair  hikâye için çok önemli, aynı zamanda hayatî bir noktayı oluşturan ve yayınlanmayan bazı hatıralar üzerinden oluştuğunu belirtmiş. Yeraltında(Underground) filmi bu oyundan yola çıkılarak çekilmiş. Oyun, filmin bir bölümünü oluşturuyor.


Piyesin konusu şöyle:  Marko ve karısı Nataliya  II.Dünya Savaşı devam ediyor diye kandırarak 20 yıldır ‘halk kahramanı’ Kara ve  bir kısım insanı bir evin bodrumunda tutuyor.  Yeraltındakiler onları sakladıkları için Marko ve karısına minnettarlar. Marko, Kara’nın bir eşkıya olduğunu ve ekonomi bakanı ile anlaşarak devletten 150 milyon dinar götürdüğünü düşünüyor.  Kara ayrıca savaş sırasında bir bankayı soymuş. Marko ve Nataliya Kara’nın soygunda çaldığı paranın önemli bir bölümünü hâlâ sakladığını düşünüyor. Kara halkın parasına el koyduğunu iddia ediyor ve  ‘hiç param kalmadı’ diyor. Yeraltındakiler  Nataliya’nın erkek kardeşi Bata’nın düzmece haberleri ile sahte savaşa ait bilgilendiriliyor. Yeraltındakiler ördükleri kazakların satışından gelen para ile idare edildiklerine inandırılmış. Yazar Marko ve Nataliya’nın Kara’nın sakladığını düşündükleri paraya ulaşma düşüncesinde oldukları gibi bir çerçeve içinde  ‘yer altı-yerüstü’ metaforları ile ‘yukarıdakiler-aşağıdakiler’ şeklinde özetlenebilecek göndermeler yapıyor. Bu, kirli işler çevirerek yönetime hâkim olan halkı ezen  devlet yönetimlerine de bir dokundurma olabilir. Oyun öte yandan halkın kolaylıkla ‘uyutulabileceğini’ ‘körleşebileceğini’ onlara anlatılan ‘hikâyelere’ aptalca inanabildiklerini de gösteriyor. Ama halk ‘görebilirse’ yıldızlı bir gökyüzü altında olabilme umudu hâlâ  var. O da demir parmaklıklı bodrum penceresi. Parmaklıklar sökülebilir ve…. Parmaklık sökülüyor ama heyhat! Düzenbazın oyunu bitmiyor ki!  Bahçe, atölye ve garajın da dışına ulaşabilmek gerek ki oralarda kurulmuş oyun ve oyunculardan(tekstte ‘film’) kurtulabilsin yeraltındakiler. Tekstte bahçede çekilen filmin adı “Ocak’ta Bahar”. Gerçeği görmek için açık bir zihin ve yerüstündekilerin ilaçları ile afyonlanmış olmamak gerekir. Ocak’taki (sahte)baharlara dikkat etmek gerekir.



Kovaçeviç’in tekstinde yerüstünde dört(Marko, Nataliya, Bata ve Mişa) yeraltında beş(Kara, Nenad, Yovan, Yaşlı Kadın ve Yaşlı Erkek) kişi var.

Tekste bu kadar yer vermemin nedeni Nurullah Tuncer’in yaptığını anlama ve  anlatma çabamdan kaynaklanıyor. Önce teksti iyi anlamak lâzım.  Elbette yönetmen elindeki teksti eğip bükebilir. Kendince bir damar bulur ve onu anlatır. Ben Tuncer’in tekstte bulduğu damarı arıyorum aslında.

Tuncer önce oyunun ismine bir ekleme yapmış: ‘Yeraltındaki hayatın tarihçesi’ Demek ki yeraltındaki hayatı genelleştirmiş. Yeraltındakilerin tarihler boyunca süren hikâyesine geniş bir vizyondan bakmak istemiş. Tercihini yeraltındakilerden yana yapmış. Yeraltının hareketine dikkat çektiğini gösteren Tuncer, oyun sonunda tekstte olmayan bir replikle oyunu bitirmiş :  Yugoslavya adında büyük ve güzel ülke vardı’  Türkiye’de oynanan bir oyunda ve Yugoslavya ‘gerçeği’ni biliyorsanız bu replik gereksiz, yararsız,  yersiz ama aynı zamanda umutsuzluk taşıyor. Dağılan bir ülke var. Öte yandan Kovaçeviç’in oyunlarına bakarsanız onun da Yugoslavya’ya nostaljik bir özlemle baktığı söylenemez.  Yeraltındakilerin tarihinden yâni ‘sınıf’tan  bahsetmeye soyunmuş bir yönetmenin  oyunu bu replikle bitirmesini hiç anlamadım.   Kovaçeviç’in son repliği ‘Biz yine de mutlu insanlarız’ Elbette bu bir kinaye. Nurullah Tuncer’in dönüp dolaşıp Kovaçeviç’ten geçip 'Büyük ve güzel ülke Yugoslavya' finaline gelmiş olması anlaşılır değil.

Nurullah Tuncer oyunun kadrosunu değiştirmiş. İBBŞT oyun kitapçığında bunu göremiyorsunuz. (Zira İBBŞT ‘oyuncular’ adı altında tüm kadroyu alfabetik sıralamaktan bıkmadı usanmadı. Sanki herkes kimin neyi oynadığını biliyor. Ey İBBŞT vazgeç bu inattan. Nurullah Tuncer’in künyesini vermeyince bir şeyler de eksik kalıyor.)  Mitos Boyut tarafından basılmış kitapta verilen  oyunun künyesinden Nurullah Tuncer’in aklındakine yaklaşmak  mümkün(mü?). ‘Yerüstünde Yaşayanlar’, ‘Yeraltında Yaşayanlar’(Zaman Kadın eklenmiş) dışında ‘Yer Altı İşçileri’, ‘Arafta Kalanlar’(Özgür Ruh, Gelin, At, Maymun)  gibi gruplar var. Gerek Kovaçeviç’in tekstinde gerekse kitaptaki oyunun künyesinde olan Mişa sahnede yok. Mişa’yı Gün Koper’in oynayacağı açıklanmış. Mişa Nataliya’nın oğlu. Savaş yüzünden psikolojisi bozulmuş bir genç.  Oyundaki görevi ise evin bahçesinde çekilen filmi gerçek sandığı için gördüklerini anlatarak yeraltındakilerin korku dolu algılarına katkı sağlamak. Mişa’nın oyundan çıkarılması iyi olmamış. Bu onun olduğu sahnelerdeki gerilimin yok olması sonucunu doğuruyor ki bu da yeraltındakilerin bulundukları yere şükretmelerini onlara verilen ilaç(uyuşturucu?) ile açıklandığı gibi bir sonuç doğuruyor. Uyuşturucu etkisi ile tutuklu bir ‘yer altı fotoğrafı’ görüyoruz. Yer altı yerüstü tarafından esir alınmış. Tuncer’e göre ‘yeraltındakilerin tarihi’ bu mu? Sahnedeki oyuncu sayısını kalabalıklaştırmak oyunu 'zenginleştirmiyor'. Arafta kalan kimse de yok. Kimsenin ruhu özgür değil. At  ve maymun ise göz boyama. Gelin ise insana temiz duygular vermiyor. 

 Nurullah Tuncer inşaat iskelesine benzeyen demir kulelerden bir mekân yaratmış. Tekerlekli iskeleler hareket ettiriliyor.  Ama iskeleler arkasını gösteriyor. Yer altı değil ‘havadar’ bir mekân var karşımızda. ‘Yer altı’ metaforu yok olmuş.  Yerüstü bu iskelelerin üstünde kurulmuş. ‘ Altı da üstü de birdir yerin’ algısı veriyor insana. Oysa yeraltı ile yerüstü tezadını bekliyor insan. Bu dekora bakınca Nurullah Tuncer’in ‘başka’ bir anlatım peşinde olduğunu hissediyoruz. Ama ne?

Bu mekana giriş çıkışlar da bir tuhaf. (Yönler seyirciye göre)Yerüstündekiler sağ ve sol arkadan iskele içinden tutunarak aşağıya inip çıkabiliyor. Sol taraftan aynı zamanda evin dışında çıkılabiliyor. Nataliya bize göre sağdan sahne düzeyinde dışarı  çıkıyor. Nenad ve Yovan sahne önüne çıktıklarında orası bahçe oluyor. Kara sahne önünden dışarı çıkıyor ve oradan doktorla eve geri dönüyor. İskele sınırları mekânı oluşturuyor ama yer altı işçileri sahne arkasındaki alüminyum renkli perdeye ulaşabiliyor.  Çingene çadırı gibi bir mekân bu. Her tarafı delik deşik. Her yönden giriş çıkış serbest.  Teksteki demir parmaklıklı pencere yok. Olsa ne işe yarayacak? Evin her tarafı giriş çıkışlı. Yönetmen bir bildiği var ama ne? NE DİYOR?

Sahnenin sol önünde bir at iskeleti ve başında siyahlar içinde bir kadına, sağda arkada oyuncak kuşlu bir kafese bakarak zihnimizi dürtüyoruz. Ne diyor YÖNETMEN?  Tekstte ‘Kara uykusunda sürekli atlardan bahsediyor’ repliğindeki at bu olmalı. Ama bu mudur? Ara sıra bir gelin şarkı söyleyerek yanındaki bir müzisyen ile  sahneden geçiyor. Bir ara kaybolan at iskeletini sırtında taşıyarak sahneye geliyor siyahlı kadın. Atın gözlerini kırmızı bir eşarp ile bağlıyor. Oyundaki rollerin bunlardan haberleri yok. NE DİYOR YÖNETMEN NE DİYOR?  

Saçları yere değen kırmızılar giymiş iki kadın tuhaf bir şekilde tonluyor replikleri. Yukarıdan inen perdenin içinden bir kadın çıkıyor. Sofitadan sarkan bir salıncakta iskelet sallanıyor. İç anonsları yapan Bata farklı kostümler giyiyor, maskeler takıyor. Bunun gerekçesi replikten kaynaklı değil. Nurullah Bey 'güzellik olsun' istemiş.  Üst katın sesleri çok iyi de anlaşılmıyor sofitada kayboluyor. Aaa o da ne Marko ve Nataliya İspanyol dans figürleri ile repliklerini söylüyor. NE DİYORSUN EY YÖNETMEN?

Asıl eziyet en başta. Plastik bir torbanın içinde, içinden çıkınca bir kadın olduğunu anladığımız bir dansçı ‘torba dansı’ yapıyor.  



Finalde abiye beyaz kostümler giyinmiş oyuncuları ile yönetmen eski Şan  müzikallerinin havasını estirme telaşında.

Oyunculuk tarzı karmakarışık, koreografi  herkesin gönlünce takıldığı şekilde.  Bu rejiye ne demeli? NE DEMELİ? Sirk mi? Bahtin’in karnavalı mı? Gerçek şu ki gösteri sanatlarına birazcık yakınlığı olanlar sahnede kullanılan trüklerin benzerlerini daha önce başka oyunlardan hatırlıyor. Eklektik bir yapı var karşımızda. Her birinden hoşlanılmış ve ‘uysa da uymasa da’ bir araya getirilmiş parçalardan oluşmuş. Hatta künyedeki herkes bir yere çekmiş oyunu. Gereksiz  ışık oyunları ve çarpıcı(!) müzik parçaları ile dekore edilmiş bir sahneleme. Bu ilk değil. Daha önce de gördük. Nurullah Tuncer Buluşma Yeri’nde, Dar Ayakkabı ile Yaşamak oyunlarında da aynısını yaptı.  Şekle, biçime, görselliğe o kadar takıldı ki oyunların o güzelim içerikleri yok oldu. Ocak’ta Bahar da  benzer şekilde içeriği yok eden bir reji ile mâlûl.  Hemşire damar bulacağım diye kolu delik deşik etmiş. Damar falan da bulunamamış. Her yan kan içinde. Ama İtalyan partizanlarının şarkısı Çav Bella ile final yapıyor oyun. ‘Kuş kondurma!’ Bu tekstten bu mu çıkar?

Nurullah Tuncer  İBBŞT’da “Kovaçeviç’i  kapatmış”. Sanırım İBBŞT’da Nurullah Tuncer’den başka Kovaçeviç oyunu yönetecek yönetmen yok. Belki de yönetmesi ‘mümkün olmuyor’. Belki de oyunu Tuncer önerdiği için İBBŞT da repertuvara alıyor geri çeviremiyor.  Ama olmuyor, OLMUYOR. Sayın Tuncer lütfen rahat bırakın Kovaçeviç’i. Bence yazarla dalga geçtiğiniz izlenimine kapılıyorum.

 Nurullah Bey’e haksızlık yaptığımı düşünenler varsa aşağıda ‘link’lerini verdiğim yazılarımı okusun.

Duşan Kovaçeviç sevdiğim bir yazar. Oyunları sahnelendiğinde kaçırmamak isterim.  Seyrettiğim oyunlar için yazdığım yazıları aşağıda verdim:
İntiharın Genel provası:
Buluşma Yeri:
Dar Ayakkabı ile Yaşamak:
Profesyonel:

Oyunları Bilge Emin çevirmiş.
İlk üç oyun İstanbul Büyükşehir Belediyesi şehir Tiyatroları tarafından Nurullah Tuncer rejisi ile sahnelendi. Profesyonel İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından yıllardır kapalı gişe oynuyor.  İBBŞT’nın Kovaçeviç oyunlarının ömrü bir çok zorlasan iki sezon. Sebep de tekst değil!

Bu oyunların dışında Kunduracı Doktor, Yıldız Tozu ve Ocak’ta Bahar oyunları yine Bilge Emin tarafından çevrildi gene Mitos Boyut tarafından yayımlandı. 

İstanbul Devlet Tiyatrosu Kunduracı Doktor’u repertuvarına aldı kadroyu açıkladı ama nedense oyun bir türlü provaya giremedi. Galiba kaldırılmış. 

Yıldız Tozu bu sezon Tatavla Sahne tarafından sahnelendi.

İlk yönettiği İntiharın Genel Provası rejisini alkışladığım Nurullah Tuncer sonraki Kovaçeviç denemeleriyle bende hayâl kırıklığı yarattı. Bu dediklerimi yukarıda ‘link’lerini verdiğim yazılarımda okumanız mümkün.   Sanırım Nurullah Tuncer -yazılarımı okumuş olduğunu varsayarak- benimle aynı fikirde değil. Yoksa neden ısrarla inatla aynı yoldan aynı şekilde yürüsün değil mi?

Nurullah Tuncer inadı şu: Tiyatronun görsel bir sanat olduğu fikrine ‘körü körüne’  bağlı. Hatta bu, tekstin içeriğine  aldırmadan ‘göz aldığını’ düşündüğü oyunculuk, ışık(bazen lazer), dekor, aksesuvar, koreografi, müzik, mizansen ‘atraksiyonları’ ile tutku(kara sevda) olarak ortaya çıkıyor. Piyes de bir oyun ama Nurullah Tuncer’in ‘oyun’ları farklı.  Rejisi ilgisiz ‘uç’larda geziniyor. Eklektik, derleme, derme çatma. Ve saçma.. Evet ‘absürd’ demiyorum bildiğiniz SAÇMA. Saçmalamak deriz ya onun ‘saçma’sı.  Saçma ‘havalı’ tüfekler ile atılıyor.  Bir fişek atarsınız ama içinden birden fazla  demir parçası(saçma) çıkar, saçmalar yayılma alanı içinde hedefe ulaşır ve hedef mutlaka bir yerinden yara alır ya Nurullah Tuncer’in Kovaçeviç rejileri de bir kartuş içinde birden fazla demir parçasını hedefe atıyor. Nasılsa biri hedefe dokunur diyor herhalde. Ocak’ta Bahar’da  SAÇMA’lar  iki metre önündeki fili bile ıskalamış. Tekst ‘okunamamış’ oyun anlatamıyor, yeni bir içerik(damar) bulunamamış.  Ama iş çok ‘havalı’.

Melih Anık

KÜNYE: Oyunda rol alan oyunculara ve teknik kadroya söyleyecek bir şey bulamadım. 




Not:  Yazılarımı okuyorsa  İBBŞT’dan iki ricam var:
1.Oyun künyelerinde hangi oyuncunun hangi rolü oynadığını belirtin.
2.Oyun kitapçıklarında siyah fon üzerine beyaz yazının okunması çok zor. Lütfen beyaz veya açık gri  fon ve siyah harfler kullanın. Bakın künyedeki gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder