15 Mayıs 2018 Salı

Bergama Tiyatro Festivali'nde Terzopoulos ve 'Ajax The Madness'


'Ajax The Madness' birincisi(2018) yapılan Bergama Tiyatro Festivali'nin kapanış gösterisiydi. Programda, kağıt üstünde, Terzopoulos ve Attis Tiyatro isimleri festivalin zirvesini belirliyordu. İki gece önce saatlerce süren yağmura ve yağmur  riskine rağmen açık hava sahnesi Asklepion'u dolduran seyirci kadar bir seyirci topluluğunu cezbetmemiş olsa da böyle bir gösteri için hiç de kötü sayılmayacak, çoğunluğu gençlerden oluşan bir topluluk vardı. Kuyrukta beklerken sohbet ettiğimiz Menemenli iki genç tiyatro ile yakın bir ilgileri olmadığı halde böyle 'ışık oyunları' olan değişik gösterilerden hoşlandıkları için orada olduklarını söyledi. Oyunun bir yerinde aktör iki elinde tuttuğu ufak su dolu plastik torbaları başının üstünde birbirine vurup patlatınca çıplak bedeninde kırmızı ışık altında parlayan su damlalarını coşkuyla alkışladı seyirci. O zaman Menemenli gençlerin söylediği aklıma geldi. Seyirci 'action' seviyordu. Sahnedeki aktör,  içinde sakladığı bıçaklar olan yumruklarını  karnına vurup bıçakları saplar gibi yaptıkça arkamızda oturan iki -yaşı bizimkine yakın- kadın çok heyecanlandı. Ama keyf aldıklarını da çıkardıkları seslerden anlamak mümkündü. Onlar da 'action'-severdi.Bu seyirci oyun sonunda yerinden fırladı ayakta alkışladı oyuncuları ve Terzopoulos'u. Bence o da 'action'dı.


Türkiye'de yapılan bir festivalde gösterinin isminin 'Ajax The Madness' olarak yazılmasından kuvvet alarak yazıyorum bu 'action'ı. Meğerse bizim seyirci yutmuş bitirmiş bazı şeyleri(!) Program dergisinde açıklama  'Ajax the madness performansı Sofokles'in Ajax tragedyasının...' diye  başlıyordu. 'Ajax' Türkçeye 'Aias' diye tercüme edilmiş.(İş Bankası yayınları) Herhalde Ajax, futbolseverleri daha çok çeker diye düşündüler, 'düşünenler'.(şaka) (Bursalı texas'çılar tiyatro ile çok ilgili(!). Onlar şehirlerine tiyatro festivali için gelen bir topluluğun oyunundan  Beşiktaşlı bir oyuncuyu linç kampanyası yaparak çıkarttı.Yâni  şakamı ciddiye alın.)

Program dergisinde ne olduğu anlatılmıştı ama neden olduğuna dair bir bilgi yoktu. (Hikaye festivalin internet sayfasında yazılmıştı. Bu da tuhaf. İnternette yazdığını program dergisine koysana.)  'Sofokles ve Ajax deyince herkes konuyu anlayacak, biliyorlar zaten' dediler sanırım. Gösteri Sofokles'in Aias isimli oyunundan esinlenmişti ancak oyun bu olay olup bittikten sonra başlıyordu. Terzopoulos, oyun öncesini hayâl etmişti. Aşil’in ölümünden sonra zırhı yiğitlikte Aşil’in hemen ardında yer almasına dayanarak zırh üzerinde hak iddia eden Aias’a değil Odysseus’a verilmiştir, gururu kırılan Aias, Odysseus ve diğer Akhalardan intikam almaya kalkışsa da (Sofokles’e göre Athena’nın neden olduğu) ani bir delilik ile düşmanları yerine ganimet hayvanlarını katletmiştir. Tanrıça Athena ona bir oyun oynuyor ve Aias, koyun ve inek sürüsünü düşman ordusu sanıyor ve onları katlediyor. Sonra ne yaptığını fark edince utanç duyup kendini öldürüyor. Aias'ın dostları gömülsün mü gömülmesin mi tartışmasının sonunda Aias'ı şanına uygun bir mezara gömüyorlar. Ayrıntılara düşkün Terzopoulos bu oyundan Aias'ın sürüyü katletmesini  'Terzopoulosça' anlatıyor. Yönetmen seyircinin olay ve oyunu bildiğini sanıyor. Hiç bilmeyen bir seyirci, 'üç oyuncu ağladı güldü, Ajax denen adam koyun ve inekleri öldürdü ve galiba öldü' der. 'Aktörlerin bıçakları anlaşılabilir de kırmızı kadın pabuçları da neyin nesi? Ya o içleri kırmızı boyalı kutular? Ama plastik torbaların patlaması güzeldi. Bir de şarkı güzeldi ne yumuşak bir ses ama ingilizce ne dedi anlamadık. Peki neden üç kez tekrarlandı o masal?'

Oyun Mayıs 2013'de Philadelphia FringeArt Festivali'nde üç kişiyle oynanmış. İnternette gezinirseniz gösterinin yedi kişiyle oynandığını görürsünüz. Demek ki Terzopoulos turne için kolay taşınabilir küçük bir model hazırlamış. Bize gelen de o. 'Çekirdek oyun' bu. Ama aklınıza 'Nevşehir çekirdeği' gelmesin. Bu 'çekirdek ailenin' 'çekirdeği'.

Terzopoulos sahne düzeninde geometriye çok bağlı. O nedenle 7'şerli birbirini kesen iki sıra ve onların dışında üçlü kutu geometrik düzende yerleştirilmiş sahneye.  Bu kutular 'kothornoi'. Antik Yunan tiyatrosunda aktörlerin boylarını uzatmak için giydikleri ayakkabılara -bir zamanlar moda olan platformlu ayakkabılar,sabolar gibi- sahneden içi kırmızı boyalı kutular ve kırmızı kadın pabuçları ile gönderme yapılıyor. Kutular ayrıca hayvanların su içtikleri, yem yedikleri yalakların metaforik karşılığı. Gösteride hayvanlar katlediliyor ya ondan içleri de o yüzden kırmızı kan renginde. Kutuların geometrik düzeni de sahnenin bir kurgu olduğunu gösteriyor. Olay üç aktör tarafından üç kez anlatılıyor. Birinci aktör 'mania' ve 'pathos' içeren ve trajedik unsurları taşıyan bir monolog ile olayı anlatıyor. ('Pathos' derinliği olan bir kelime. Duyguların seyirciye geçirilmesi, siyasetçinin halka hitabında vb değişik yerlerde kullanılıyor.) İkinci aktör Aias'ın öfkesini satirik drama ile anlatıyor. Üçüncü aktör ise aynı masalı komedi normları içinde anlatıyor. Aias'ın başına gelenlerle alay edildiğini gösteriyor. Aktörlerin gülmesi o yüzden. Kimi zaman dışarıdan bir gülme kimi zaman Aias'ın içinden gelen acılı bir gülme. Bir çılgınlık gülmesi. Ağlama ise Aias'ın kaderinin onu sürüklediği delilik hâli ve intiharının acısından kaynaklanıyor. Kendi içine ağlama olduğu kadar masalı dinleyenlerin insanın zayıflığı üzerine ağlaması ya da kendi kaderleri için ağlamaları da olabilir. Terzopoulos sahneye hapsettiği aktörler ile oyun kahramanının yazgılarının birleştiğini de gösterir. Oyuncular kendilerine de ağlıyorlar belki de.

Ey seyirci! Ben bunları okuyarak araştırarak buluyor sana hap yapıp veriyorum. Değerimi anlamasan da olur ama şu soruyu sor kendine: Birinin yardımıyla anlamlandırabildiğim bir şey nasıl benim olabilir, nasıl beni değiştirebilir? Tiyatro bana bunları ben bunları bilmeden, hissetmeden bana ulaştırmayacaksa neden var? Terzopoulos bir açıklama kitabı ile seyredilecek bir yönetmen. O kadar da zor değil bir defa anlarsan hep anlarsın. Zira her oyununda aynı şeyler var. Ben her zaman her şair bir şiirdir derim. Bir şairin bir şiirini sevmişizdir yazdığı bütün şiirleri onun etkisinde anlamlandırarak okur ve severiz. Bana öyle geliyor ki Terzopoulos geçmişte 'bir şey' yapmış şimdikiler onun hatırına seyrediliyor. Şimdi seyredenler o bir şey için yeni ürünlere yeni yeni anlamlar giydiriyor. Ortaya o bir şeyi tekrarlayan sayfalar dolusu kitap çıkıyor.     

 Sahnede gördükleriniz hakkkında neler  neler yazılmış olduğunu  ne akademik çalışmalar yapılmış olduğunu keşfettiğinizde şaşar kalırsınız. Bunlar kağıt üzerinde hayranlık uyandırıcı 'vay canına' dedirtici. Peki ya sahnede ne oluyor? El kitabı olmadan çalıştıramadığın bir cihaz gibi ya da kuramadığın ikea mobilyası gibi bir oyun var sahnede. Tiyatronun görevi anlatmak. Seyirciye anlamadıysan sen aptalsın demek ya da onun kendini aptalmış gibi hissetmesine neden olmak değil. Ya da iki plastik torbanın birbirine vurması ile patlaması sonucu dökülen suyun yarattığı duygu değil. Bir takım 'çok bilmişlerin' manalı manalı yorumlarla boncuk çıkararak aslında kendilerini şişirmeleri hiç değil.

Sofokles, Aias’da artık demokratik mahkemelerin ve Atina siyasi sisteminin ürünü ideal Atina yurttaşının ortadan kalkışını göstermektedir. Aias’ın Atinalı komutanlara karşı delice öfkesine Athena neden olmuştur, öyleyse burada sorun adaletsizlikten ziyade adaletin insanca olmayan bir şekilde hatta gaddarca uygulanmasıdır. Bir zamanlar herkesin gıpta ettiği, Tanrıların dahi zaman zaman kendilerini tabi saydığı Athena’nın adaleti artık kendi müttefiki ve hatta ailesinin parçası Aias'ı muğlak bir suçtan dolayı cezalandırır hale gelmiştir. Aias eseri aynı zamanda Atina’nın güçlenirken yapmış olduğu seçimler ve ittifaklardan duyulan rahatsızlıkların da işaretlerini vermektedir. Bu seçimlerle birlikte demokratik Atina’nın çekirdeğini oluşturan adalet anlayışı son bulmuştur ve Athena artık Aiskhylos’un eserlerinde gördüğümüz anlamda adil değildir. (Serdar Ünver-Yunan Tragedyalarında Athena ve Adaletin Dönüşümü)

Athena'nın yozlaşmaya başlayan adaleti ile Aias'ın peşine düştüğü gerçek ve samimi adalet anlayışı üzerine düşün-dürten bir oyun. Bize lâzım olan da o. Biz tiyatronun laboratuvar kısmıyla oyalandık dün gece. (Pasta yedik yâni.) Doğrusu oyuncular da çok iyiydi. Tuhafıma giden bir şey oldu: Pantolonunun dizi yırtık oyuncunun kırmızı renkli,  markası okunan dizliğinin görünmesi mi gerekiyordu? O da mı deneysel bir iş? Dizleri üstünde yürüyen oyuncuların ihtiyaçtan taktıkları dizlikler de mi oyuna dahil?  'Sessizlik kadınların süsüdür' repliği kimin düşüncesini yansıtıyor. Ve de 'Troya Yunanistan için kara bir leke' derken Terzopoulos ne diyor? İki plastik torbanın patlamasına tepki veren seyirci neden bu replikleri 'duymuyor'? İşin yoksa düşün dur. Ben kendime eziyet için yaratılmışım galiba. Takma kafana! Bak herkesin keyfi yerinde..

Melih Anık              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder