21 Ekim 2015 Çarşamba

Kosta Kortidis Oyunu : 'Malûlen Emekli Gökbilimci Hüseyin Çineli' (CEF -AYSA)

Kosta Kortidis olaylara farklı bakan bir yazar. 'İnce' bir görüşü var. Ayrıntıları yakalıyor. İlgi alanı sıradan değil.  'Malûlen Emekli Gökbilimci Hüseyin Çineli'nin matematiksel bir yapısı var, metin kurgusu, sıradan olmayan bir hayâl gücünün ürünü. Yazarlık farkını yaratan da bu bence. 'Malûlen Emekli Gökbilimci Hüseyin Çineli' Kortidis'in yazarlık  özelliklerini yansıtan bir oyun.  Ben oyunu seyretmeden önce okudum. Bu yazı, oyunu seyredecekler  veya seyrettikten sonra aklında sorular kalanlar için aydınlatıcı olursa sevinirim. Çok fazla ayrıntı vermeden anlatmaya çalışayım.



Oyun iki perde. İlk perde ile ikinci perde arasında altı ay var. İkinci perde ilk perdeden altı ay geride. Yâni önce sonu sonra o olayların baş tarafını görüyorsunuz. 'Neden sıralı vermemiş?'  sorusunun cevabını ararsanız doğru yerdesiniz demektir. Kendi hayatınıza bakın. Sonuçlara bakarız çoğu zaman olayları yaşarken sonucun ne olacağı üzerine düşünmeyiz. Planlarımız vardır, her şey yolunda gidecektir.  Oysa zaman bilmediğiniz bir şeyleri saklamaktadır. Bu hüzünlü bir durumdur.  Yaşarken geldiğiniz noktada bir tercih yapmanız gerekir. İşte o tercih hayat felsefenizi belirler aynı Hüseyin Çineli'nin yaptığı gibi. Oyundaki kişilerin yaşamışlıkları, yaptıkları işler onların hayat felsefelerini belirlemiştir. Aynı geminin yolcuları(veya kurbanları) olsalar hepsi farklı dünyaların insanlarıdır. Ânı hepimiz farklı yaşarız. Aynı şekilde ve zamanda  ölsek bile düşlerimiz farklıdır. 'Doğum'un anlamı her zaman farklıdır.

Oyun zaman üzerine bir deneme.  Zaman en zorlu bir arkadaştır, düşmandır, dosttur, doğurur, öldürür. Ben oyunda bu duyguları buldum. Ancak oyunun bu duygusunu (ve de dengesini) bozan bir şeyler var. Meselâ Dario Moreno 'rol çalıyor', iki perde arasındaki matematiği ve dengeyi bozuyor. Hatta Moreno bizim yaşımızdakilerin içinde kuvvetli bir duygu yeşertse bile tüm seyircilere aynı duyguyu vereceğinden kuşkuluyum. Bence,  Moreno şarkıları metindeki hüznü yok ediyor. Sade bir piano müziği oyun atmosferinin kurulmasına daha çok yardımcı olurdu diye düşünüyorum.  Ben olsam Moreno'yu oyundan tamamen çıkarırdım.  Moreno oyunda fazla bir 'süsleme' olarak duruyor.  Oyunun, metnin içinde iki perde arasındaki  yalın ve sade anlatımın gücünden gelen parallelik üzerine kurulması daha iyi olurdu, 'derinliği' daha çok verirdi. Moreno ağırlığı kendi üstünde topluyor ve iki perdenin paralelliğini yok ediyor.   Birinci perdede metinden gelen dönüm noktalarının hakkının verilmiş olduğunu söyleyemem. Birinci perde o dönüm noktalarında sahnenin duraklaması(kısa bir es verilmesi), perde sonuna doğru ışığın gitgide azalması, gölgelerin kaybolması ve  kızın girmesi ile duvar saatinin birden hareketlenmesi gibi trüklerle bence metnin içindeki duyguya yaklaşır. Hüseyin Çineli'nin sahneyi kurmak adına değil önceki hareketlerinin bir devamı olarak koltuğa uzanması ve orada olan kızın karşısına oturması daha iyi olurdu. Sahne aydınlansa, kız 'beşe kadar sayacağım' dese ve perde bitse dedim içimden.  Birinci perde sonundaki doğum sancısının oyunun en sonuna bırakılması bence daha doğru. Oyun sonunda Hüseyin Çineli'nin duygusal tiradı şu andaki hâliyle havada kalıyor.  Oysa o tirat çok anlamlı ve oyunun yeniden tasarımı ile seyirciye geçecektir diye düşünüyorum. Bir itirazım da iki perde başında verilen videoya. Bence oyuna ilave bir katkı sağlamıyor. Adı geçen bilim adamının görüntüsünün yansıtılması da bence ders gibi duruyor. Belki bu metinde olan  isimlerin daha iyi anlaşılmasına yönelik bir tercih ama anlaşılmaması da bir eksiklik değil. Sonunda oyunda iki bilim adamı konuşuyor, dilleri de onlara yakışan şekilde olacak. Dekorda fonun Atina Okulu'nun parçalanmasından kurulmuş olması fena bir fikir  değil.  Boş çerçevelerin ikinci perdede içlerinin dolu olması daha iyi olurdu (bence).

 Afişlerde oyun için 'facialı komedi' denmesi konuştuğum seyirci üstünde bir hayâl kırıklığı yaratıyor.  Hatırlatmak isterim.

Oyunun iyi bir kadrosu var. Oyunun oyunculuktan yana bir sıkıntısı yok. İsmail İncekara ve Alptekin Serdengeçti bence çok doğru bir oyuncu seçimi yapıldığını gösteriyor. Her iki oyuncu tecrübelerini 'konuşturuyor'. Daha önce de seyrettiğim Kosta Kortidis'in iyi bir oyuncu olduğu bu oyunda ortaya çıkıyor (ya da ben yeni fark ettim diyelim). Gizem Esgin  ve Tuğçe Tamer, metnin onların canlandırdığı rollere verdiği olanağı iyi kullanıyor, rollerin hakkını veriyor.  Tuğçe Tamer'e (ve de yönetmene) demek isterim ki ben doğum sancısına yüklediğim anlamı, canlandırmada bulamadım.

İki perde de aynı kostümlerin giydirilerek  ne yapmak istendiğini anlasam(zihindeki iz ve gerçek) da Sefa Çineli, Kamuran Uzunköprülü ve Nazmiye Çineli'nin kostümlerini  ilk perdede 'bir'leştirecek bir ayrıntı aradım. En azından iki perde arasında bir fark olmalıydı sanki.

Ben her zaman yazarın kendi oyununu yönetmesinin risk taşıdığını düşünürüm. Bence bu oyunda da yönetmen Kortidis, yazar Kortidis'e haksızlık etmiş.  Belki bir başka yönetmen oyuna  Kortidis kadar şefkatle davranmaz bence gerekli budamayı yapıp  'kıyar'dı.

Malûlen Emekli Gökbilimci Hüseyin Çineli, seyrettiğim üçüncü Cef Tiyatro yapımı bir oyun. Cef Tiyatro'nun tiyatroya yaptığı maddi ve manevi  yatırımı ve inadı takdir ediyorum. Bu kez Aysa ile iş birliği yapmışlar. Bence bu oyunda öncekilerde görmediğim umudu gördüm. Dışarıdan bakanın farklı anlamlar yükleyebileceği bu oyun  tartışılmayı ve konuşulmayı hak ediyor. Seyredilmeyi de.  Ama öncelikle oyuna  'facialı komedi' demekten vaz geçilsin isterim. Diğer önerilerim ise tabii ki onlara kalmış.

Melih Anık


Oyunun künyesini internette verildiği gibi aynen veriyorum:  


Türü: Facialı Komedi
Süresi: 120 dakika
Yazan, yöneten: Kosta Kortidis
Yapımcı: Zerrin Şahinkaya Ongan
Dekor tasarım: Batuhan Bozcaada
Işık tasarım: Hakan Özipek 
Müzik: David Arugete
Ses: Şükrü Tümşen
Afiş, video: Mehmet Selçuk Bilge
Sanat danışmanı: Beste Bereket
Yönetmen yardımcısı: Hande Dumlu
Ord. Prof. Hüseyin Çineli: İsmail İncekara
Ord. Prof. Sefa Çineli: Alptekin Serdengeçti
Prof. Kamuran Uzunköprülü: Kosta Kortidis
Nazmiye Çineli: Gizem Esgin
Dr. Zarife Çineli: Tuğce Tamer

1 yorum:

  1. Yazma isteği uyandıran bir tiyatro değerlendirmesi...

    Bir yazıyı okuduğumuzda, o yazının doğurgan olmasını, yeni yazılar okuma yada yazı yazma isteği uyandırmasını arzu ederiz. Okuduğumuz yazıların ezici çoğunluğunun doğurgan olmaması, yeni yazılar okuma yada yazı yazma isteği uyandırmaması bizi düş kırıklığına uğratır. Melih Anık'ın yazılarının doğurgan olması, yeni yazılar okuma yada yazı yazma isteği uyandırması ülkemiz için olağanüstü büyük bir olumluluk...

    Hilmi Bulunmaz

    YanıtlaSil