17 Haziran 2014 Salı

Çok Önemli Bulduğum Bir Oyun: ‘Bakarsın Bulutlar Gider’(Özen Yula - Bo Prodüksiyon)

(Bu yazıyı yazmadan önce düşüncelerinden yararlandığım Cahide Acar'a)

Oyunu seyrettiğimden bu yana karşılaştığım herkese oyunu seyretmelerini tavsiye ediyorum. ‘Bakarsın Bulutlar Gider’, çok önemli bulduğum bir oyun. Bu yazıda nedenini anlatmaya çalışacağım.


Her şeyden önce oyun ötekini anlatırken kendini anlatıyor. Yazar, bir camiayı anlatırken dışarıdan bakanın durumunu ortaya koymuş oluyor aslında. Elbette bu bakış, sadece yazarın değil hepimizin gözlemlerini, duyumlarını, yaşadıklarını da içeriyor. Onun için oyunu seyrederken/seyrettikten sonra kendinize de bakın. Eminim kendiniz hakkında da yeni bir şeyler öğreneceksiniz.

Oyunu seyrederken sürekli şunu sordum kendime: Anlatılan bu hikâye sadece muhafazakâr kesime mi aittir? Kendini modern sayan kesimlerde de aynısı yaşanmaz mı? Bu iki soruya cevabım sırayla ‘hayır ve evet’ olur. (Hatta sahne ikiye bölünüp aynı oyunu iki ayrı mekânda iki ayrı kurguyla aynı anda oynatmak isterdim.) Muhafazakâr bir seyirciye tavsiyem, oyunu seyrederken kendini incinmiş hissederse, bu oyun modern bir kurguyla sahnelenirse ne hissedeceğini düşünmesidir. ‘İşte bu modernler böyle yaşıyorlar’ diyorsa incinmesinin temelinde  öyle düşünmesi ihtimali vardır. Ben, oyunu, ‘işte bu muhafazakârlar böyle yaşıyor’ diye seyretmedim. Muhafazakâr ya da değil, insanlar insanî mevzularda benzeşirler.  Özellikle dinî mevzular ayrışmaya neden olmamalıdır.

Oyunun muhafazakâr kesim atmosferinde kurgulanmış olmasını ve ‘dokunulan’ hususları cesaretli buldum. Öte yandan Özen Yula’nın hem metin hem sahne dilinde kırıcılık olmadığını düşünüyorum. Özen Yula’nın elini sıkmış, gözlerine bakmış, sesini duymuş, diğer eserlerini de bilen biri olarak onun insana olan sevgi ve saygısı dışında bir art niyet taşıdığına inanmıyorum. Bu hususun bir başka kanıtı da iki oyuncunun samimi oyunculuklarında gizli.  Öte yandan sanat eseri gerçeğin kopyası değildir. Amaç taşıyan bir kurgudur. Örneğin olaylar ve aynı kişide buluşmayacak şeyler bir araya gelebilir.   Önemli olan husus, ‘estetik mi? olası mı?’ sorularına verdiğiniz cevaplarda gizlidir.

‘Anlamak’ başka ‘empati yapmak’ başkadır. ‘Empati yapmak’, ‘senin bu hâle düşmenin nedenlerini anlıyorum’ gibi anlaşıldığı  için karşımızdakini küçümseme, kendimizi üstün görme  algısı doğurmaktadır. Ben sahnedeki oyundan bu anlamda ‘empati yaptığı’ duygusu almadım. ‘Empati’, ‘anlamanın’ çıkış noktası, ön yargısız olmanın başladığı noktadır.

 ‘Bakarsın Bulutlar Gider’ içerdiği konular itibariyle pimi çekilmiş bir bomba sayılabilir. Özen Yula konulara öyle bir incelikle dokunuyor ki seyrettikten sonra kendi içinizde ‘Ne demek istedi? O öyle miydi?’ diye soruyorsunuz. Bu testi evde karım ve kızımla yaptık. Hepimiz oyuna farklı bakmıştık. Aynı hikâyeden ince nüanslarla ayrılan ve hepsi de inandırıcı olabilen karakterler ve ilişkiler çıkardık. Ben oyunu seyrettikten sonra kendisi ile üç kez karşılaşmama rağmen Özen Yula’ya sormadım. Zira onun vereceği cevap(lar) oyunun gizemini ortadan kaldırırdı. Hayâl etmeyi, kendi hikâyemi yazmayı daha çok sevdim.

Oyunun içeriği, sahnelenme özelliklerinden daha çok öne çıkıyor. Oyunda mekân ile ilgili bazı ayrıntılara yer vermek içeriğin anlatımına yararlı olur belki de. Odanın bir rezidans evine ait olma izleniminin vurgulanması iyi olurdu. Madem bir pencere ve kapı var, arka fonun siyah perde değil açık renkli duvar olmasını; siyah perdeye asılmış gibi duran fotoğraf ve besmelenin de o duvara çakılı olmasını isterdim.(Fotoğraf ve besmelenin yan yana oluşu hakkında Cahide Acar’ın uyarısının dikkate alınmasını öneririm.) Arkaya giden gösterişli ama ucuz bir ‘rezidans oda kapısı’nın olması da fena olmazdı.  Plates topu ve spor aletinin paketlerinin yeni açılmış olması nasıl olurdu acaba? Mevcut hâliyle onların salonda olmalarının anlamı yok ama mesaj için gerekli olduğunu düşünüyorum. TV ekranı seyirci içinde ve hayalî olsa? Ekran seyirci ile sahne arasında çok yer kaplıyor.(Ben Bo Sahne’de seyrettim oyunu) Muhakazakâr zenginliği aradı gözlerim. Kostümleri beğendim. Oyunda kullanılan iki müzik parçasının (ilki ‘damardan’ ikincisi ‘Anadolu’) seçilişleri ve kullanıldıkları yerleri beğendim.  

Oyunculuklar (Selen Öztürk ve Kenan Ece) tek kelimeyle şahane. Ben bu konuda olmadıkları bir rolü çok güzel oynadıkları için övmüyorum onları, zira oyunculuk ‘olmadığınız bir karakteri canlandırmak’tır. Her iki oyuncu da üzerinde toplumun hassasiyetle duracağı iki karakteri dengeli, dikkatli ve dozunda oynuyorlar. O karakterlere sahnede ‘yabancılaşmıyorlar’ ama ‘canlandırdıklarını’ da hatırdan çıkarmıyorlar. Bunda yönetimin  başarısından da bahsetmek gerekiyor. Metnin çok iyi incelendiğini gördüm. Oyun klâsik üç birlik(zaman, yer ve olay) kuralına uygun yapıda. Bir piyeste olması gereken bölümler çok başarılı ‘inşa edilmiş’ Dialog yazımı, sahnelerin akışı örnek gibi.  Kısaca ‘oyun gibi oyun’. (Gençler görün)  Çok da iyi sahnelenmiş. Özen Yula’nın kendi oyununu sahnelemesi bizler için şans ama yazarların kendi oyunlarını yönetmesini tercih etmediğim hususundaki düşüncem değişmedi. Bu arada şunu da belirteyim, oyunda ‘gezi ve ağaç’ dokunuşunu gereksiz buldum.      

‘Bakarsın Bulutlar Gider’ inandırıcı bir hikâyeyi estetik bir dille anlatıyor. Gelecek sezon için ödül jürileri oyunu bir yere kaydetsinler. Bu oyundan çok ödül çıkar.

Dikkat ederseniz oyunun konusunu anlatmadım. Ben, seyretmeden önce oyunun hikâyesini okudum. Ama okuduklarım bu oyunu anlatıyor mu emin değilim. Örneğin 'iki kişilik geçmişler'den ne anlıyorsunuz? Oyunu kendiniz anlamaya çalışın ve kendi hikâyenizi yazın. Sonra gidin aynaya bakın.   

Dileğim muhafazakâr kesimin oyuna ilgi gösterip oyunu seyretmesi ve eleştirmesi. Konuşarak, görüşerek anlaşmak için bir fırsat veriyor bu oyun.

Melih Anık

Oyunu Künyesi:
Yazan-Yöneten: Özen Yula
Oynayanlar: Selen Öztürk, Kenan Ece
Reji Asistanı: Serap Koçer
Işık Tasarım: Akın Yılmaz
Dekor-Kostüm Tasarım: Bahar Uyandıran

Kondüvit: Sedat Uğurcan

Bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim: http://nevbahar01.blogcu.com/bakarsin-bulutlar-gider/19772681


1 yorum:

  1. İşte günlerdir aradığım cevabı yazınızda buldum Hocam
    "‘Anlamak’ başka ‘empati yapmak’ başkadır."
    Teşekkürler...

    YanıtlaSil