23 Ocak 2009 Cuma

Şeylerin Şekli

1961 doğumlu Amerikalı film yönetmeni , senaryo ve oyun yazarı Neil LaBute 2001 yılında ilk kez Londra'da sahnelenmiş oyunu Şeylerin Şekli'nde, dört genç insanın aşk ve arkadaş ilişkileri üzerinden sanatın sınırlarını tartışıyor.
Birbirlerine karşı hoşgörüleri ; birbirlerini kullanmaktaki rahatlıkları , sorgulamadaki sınır tanımazlıkları ; anlık kararları ya da kararsızlıkları; tartma gayreti duymadan konuşmaları ve davranmaları ; kesinmiş gibi görünen ama hemen vazgeçebilecek kadar yüzeysel yargıları; umursamazlıkları, anlık parlamalarını zoraki tebessümlerle dudaklarında espriye dönüştürmeleri;empati-sempati /psikopatik reaksiyonları ile yeni bir tür gençlik, çağımıza armağan edilmekte. Bu durum, globalizmin etkisi ile renk ve ses tonları farketmekle birlikte tüm dünya ülkelerinde ortaya çıkıyor,bizde de karşılığını buluyor.
Neil LaBute , sinemacı özelliğini öne çıkaran anlatımıyla çağın bu özelliğini, seyredeni daraltmadan vermiş. Oyunu akıcı dialoglar arasına sıkıştırılmış esprilerle baştan sona mutlu bir ruh hali ile seyrediyorsunuz. Eminim ki oyun üzerinde düşünmeye başladığınızda kendinize, çevrenize ait daha önce farketmemiş olduğunuz durumları açmaya/açıklamaya başlayacaksınız.
Dialogların bu kadar başarılı oluşunun nedeni LaBute'ün sinema diline olan hakimiyetidir diye düşünüyorum.
Oyun 2003 yılında filme alınmış. Eğer ulaşabilirseniz "youtube"dan , oyun ve film sahnelerine ulaşmanız olanaklı.
Mehmet Ergen oyunu tercüme etmiş ve yönetmiş . Yönetirken, denediği yöntem de oyuna çok yakışmış. Gerek mekansal düzenlemeleri gerekse sahne değişimlerindeki uygulamaları oyuna çok gitmiş. Dünyadaki diğer örneklerden esintiler taşısa da, bunun, oyunun yönetmene yaptırttıkları olarak yorumlamak daha doğru olacaktır. Sahne aralarında müziğin kullanılışı,dekorun kuruluşu oyuna canlı bir hava veriyor. Seçilen müzikler oyuna yardımcı oluyor. Son bölümde, yaka mikrafonlarının kullanılışında biraz daha özen gerekli.
Ergen'in asıl başarısı ise 4 oyuncuyu(Esra Bezen Bilgin,Deniz Celiloğlu,Betül Çobanoğlu,Bartu Küçükçağlayan) biraraya getirmesindeki isabetten kaynaklanıyor.
Tüm oyuncular mükemmel oynuyorlar. Bu zamanlaması ve tonu, çok çalışmayla becerilebilecek bir düzeye ulaşılmasını sağlamış. Rastlantısal olmayan bir oyunculuk becerisi bu. (Oyunu iki kez seyrettiğim için bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.)
Özellikle seyirciye nefesiniz kadar yakınken bakışları ,mimik ve jestleri bu kadar dengeli kullanabilmek,bu kadar "ince" oynayabilmek iyi oyunculara has bir özellik. Sanki oynamıyorlarmış gibi "ayrıntıları" oynuyorlar.
Hepsi mükemmel olan oyuncular arasında Bartu Küçükçağlayan'a ayrı bir parantez açmak gerek. Belki doğasından da kaynaklanan rahat, aldırmaz duruşu ile hayat verdiği karakterin şekil verilebilecek gibi duran silik ve elastik niteliği , oyunun anlatmak istediğinin ortaya çıkmasında çok etkili.
Başka performanslar ile karşılaştırıldığında Yeni Kuşak Tiyatro'nun bu oyunu ile onlardan hiç de geri kalmadığını hatta ileride olduğunu söylemekten mutluyum.
Şimdiye kadar basında üzerinde çok da durulmamış bu oyunu kendilerini anlamak isteyen gençlere ve onları anlamak isteyen ebeveynlerine öneririm.
Belki de oyunda ,kulağa söylenen tek gerçeği çözmekle yeniden başlarlar.Oyun, bu yılın iyi oyunlarından biri .Kaçırılmasa iyi olur.
Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder