23 Ocak 2023 Pazartesi

Oyun Hamuru Muamelesi Yapılmış Bir Oyun: Kutlama(İBBŞT)

 Tiyatro Mottom:

Sahnedeki oyun hayatı fark etmemizi sağlıyor hayatı daha iyi okumamıza yardım ediyor hayata ilişkin pratik yaptırıyor mu? Tiyatro niye var?

İngiliz tiyatrosunun ve ‘absürd’ tiyatronun en önemli temsilcilerinden biri sayılan  2005 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Harold Pinter soyadına atıfla ‘Pinteresque’(pinterimsi) şeklinde tanımlanan bir üslubun yaratıcısıdır. Oyunları çoğunlukla karanlık dar ve kasvetli odalarda geçer. Suskunluğun hâkim olduğu ortamlarda oyun karakterleri korku endişe tehdit hisleri altında şiddetin görünen görünmeyen  yüzüne tanık olur. Yazar çoğu zaman erotik fanteziler kullanarak karşı tarafı baskı  altında tutma alt etme tümüyle yok etme ile dramatik gerilim yaratır. Pinter Nazilerin Yahudileri yok etme sürecinde insanlık dışı dramları ve savaşın en acımasız örneklerini yaşamış.  Kendi ifadesiyle ‘Gestapo olgusu birçok insanın dolaşım sisteminde yer etmiştir.’ 

Pinter’in oyunlarında gerçek hayat, estetik kaygıyla eleştirel bakış açısıyla verilir. Eserlerinde Samuel Beckett etkisi  Oscar Wilde nüktesi hissedilir. Eserlerinin dünyanın bütün ülkelerindeki seyircilere ulaşması eserlerin ‘zamansız ve yersiz’ olmasından dolayıdır. Müstehcen kelimeler kullanır. Durum müstehcen ise onu öyle anlatmak müstehcenlik değildir.

1980’den sonra eserlerinde siyasallaşma sürecine girdiği görülür. Yazarlığında ikinci dönem sayılan bu yıllarda siyaset ve siyasi aktiviteler  yazarın hayatında çok yer tutar ve bu da oyunlarına yansır. 1985 yılında Arthur Miller ile Uluslararası Yazarlar Kulübü adına ülkemize bir ziyaret gerçekleştirir. Bu ziyaret sırasında 1980 askeri darbesi ile tutuklanan siyasi parti liderleriyle yazarlarla sendika yöneticileriyle  görüşür. One For The Road ve Mountain Language gibi işkence ve şiddetin ele alındığı oyunlarının bu ziyaretin etkisiyle ortaya çıktığı söylenir ama yazar kesin bir bilgi vermez. Yazarın ülkemizdeki olaylar karşısındaki muhalif eylemleri  Hasankeyf’in tarihi dokusunu korumak amacıyla 2004 yılında yapımına başlanan Ilısu Barajı inşaatının durdurulmasına karşı uluslararası kampanyayı başlatan öncüler arasında yer almasıyla sürer.  Düşünce özgürlüğünden ve insan haklarından ödün vermeyen yaklaşımıyla traji- komik unsurları gözler önüne serer. Pinter  Vaclav Havel’e destek, 1990 Körfez Savaşına karşı çıkması 2003 Irak Savaşındaki işkence olaylarını protestosu ile siyasal duruşunu ortaya koyar.

2000 yılında yazdığı Kutlama oyun yazarlığına koyduğu son noktadır. Kutlama Pinteresque unsurların kara mizah grotesk sanatın tekrarlamaların duraksamaların bol yer aldığı kolay cümlelerin kullanıldığı ama  sofistike ifadelerle etkileyici bir oyundur. Oyun karakterleri son derece aşağı bir dille ve küfürlerle birbirlerine hitap eder; aristokrat şık giyimli zarif görünümlü halktan kopuk onların sıkıntılarından habersiz kendi zevkleri için yaşayan insanlardır. Elit tabakanın inançları fikirleri nedeniyle eziyet edilen şiddet gören aydınları dile getiren Garson gibi kendilerinden olmayan birinin araya girmesine tahammülleri yoktur.  Kutlama sosyal ayrışmayı açığa vuran parasal ve siyasal gücün kötüye kullanılmasını anlatan bir oyundur. Pinter vurdumduymaz insanları kullandıkları müstehcen dil ile yerin dibine batırır.

Türk seyircisi Pinter ile Kent Oyuncuları’nın sahneledikleri Kapıcı oyunuyla tanıştı. Doğum Günü Partisi, Git Gel Dolap, Issız Topraklar, Küller Küllere, Bir Tek Daha ülkemiz tiyatrolarında oynanmıştır.

 (Prof.Dr.İbrahim Yerebakan’dan derleme)

Kutlama, Parti Zamanı(1991) oyununun devamı gibidir. Karakterler sanki o oyundan çıkıp bu oyuna gelmişlerdir.  Parti Zaman’ında günlük yaşamdan kopuk elit insanların basmakalıp konuşmalar ve eğlencelerle egzotik yiyecek ve içeceklerle anlamsız bir şekilde zaman öldürdüklerini görürüz.  Kendi konforlarından başka hiçbir şeyi dert edinmeyen toplumsal yozlaşmanın kokuşmuşluğun otoriterleşmenin birer sembolü olan insanlar kendileri hakkında eleştirel söz duymaya tahammül edemezler.




İBBŞT ne Yapmış?

Perde kapalı. Sahnenin salon tarafında bir piyanist hazır. Perde açıldığında sahnede  iki yemek  masası görüyoruz. Birinde dört diğerinde iki kişi oturuyor. Dört kişilik masadakiler iki erkek kardeş ve onlarla evli iki kız kardeş. Şehrin en lüks lokantasına çiftlerden birinin evlilik yıldönümünü kutlamak için gelmişler. Diğer masada konuşmalarına  ve  erkeğin kadına muamelesine bakılırsa bir gecelik buluşma için bir araya gelmiş bir çift var. Perde açıldığında oyuncular yüzlerindeki maskeleri çıkarıyorlar. Seyirci için ilk izlenim: ‘Oyun günümüze getirilmiş’  Zaten o sırada arkadaki büyük ekran televizyonda salgına ait görüntüler var. Hastane, yoğun bakım  mezarlık, gömme tecrit görüntüleri bunlar. Sonradan bu görüntülere savaş sahneleri şiddet ve  göçmen görüntüleri de ekleniyor. Dışarıda kaos sürerken lokantadaki insanlar keyf içinde ve kendi kişisel dertleri ile meşgul. Dünya yanmış umurlarında değil.  Bu başlangıç Pinter’e uygun. Ama oyun, giderek Pinter’den uzaklaşıyor.  Oyuncular sırayla sahnedeki(lokantadaki) ayaklı mikrofona geliyor şarkı ve şiir okuyor. Dans ediyor. Büyük hareketlerle kaçma kovalamacalar var sahnede. Sanki oyunun temposu hızlansın diye ve de seyirci sıkılmasın gülsün eğlensin diye yapılmış reji. Ama bu şekilde lüks lokanta esnaf lokantasına dönüyor.   Bu arada televizyon ekranındaki görüntüler tekrar tekrar dönüp duruyor. Piyaniste para atılıyor. Lokanta misafirleri ile lokanta çalışanları arasında flörtümsü yakınlaşmalar oluyor. Garson’un kaderi  ve ona ait son replikler tekstekinden farklı şekilde yansıtılıyor. (Seyredeceklere önceden anlatmak istemedim.)  

Bu oyunun rejisi son yıllarda sık sık tanığı olduğum bir durumun aynası.  Tiyatroda bu anlayış yönetmenlerin  klasik oyunları (Shakespeare, Brecht, Moliere, Pinter..vb) ‘kafalarına göre sahnelemeleri’ olarak ortaya çıktı. Yönetmenler klasik bir metni alıp ‘yeniden okuma’ adı altında keyiflerince değiştiriyorlar tekste ekliyor tekstten çıkarıyor. Tekst sanki bir oyun hamuru. Bu değişiklikler zorlama mizansenleri getiriyor. O zaman yazarın üslubu kayboluyor. Bu denemeler  ‘post modern’ sayılıyor ki ‘bırakınız yapsınlar’ ifadesiyle özetlenebilir. Savunma hazır: ‘İçinde yaşadığımız çağ toplum seyirci bunu gerektiriyor.’  Ben diyorum ki  ‘O zaman kendi oyununu kendin yaz.  Bir başkasının oyununu bozmaya ne hakkın var!’ Gene öyle bir örnek ile karşı karşıyım. Bu noktada ‘Yazarın eseri yol göstericidir. Amaç seyirciye mesajı aktarmaktır’ deniyor çoğu kez.  Yazarın üslubunun önemi yok mu? Tiyatro mektupla mesaj  dağıtan postacı mı? Ödenekli bir tiyatroda yönetmenin sorumluluk ve görevi ne? 

Pinter’in oyunlarında susuşların duraksamaların önemi var. ‘Pinter duraksaması- Pinter sessizliği’ diye bir şey var literatürde. Pinter oyunlarının ‘ruhu’ var.  İBBŞT rejisinde hem ağız hem beden gevezesi ruhsuz  bir takım insanlar gördük. “Sen boşver Pinter’i oyunu eleştir” deniyor. İyi de oyunun afişinde künyesinde Pinter’in ismi var. Onlar beni Pinter oyununa davet ediyor. Aslında o bir taahhüt. Seyirciye “Sana Pinter’i göstereceğim’ demektir. “Pinter’i göstermek” bir eylem insanı olan Pinter’in katıldığı eylemlerden(Körfez Savaşı, Irak Savaşı, Türkiye ziyaretindeki vurguları, Ilısu barajı   gibi..)  somut  görüntülerle hafızaları tazelemektir mesela.  Oyun broşüründe onun hayat hikâyesini verirken Türkiye ziyaretini Dağ Dili oyununu es geçmemektir mesela.  Bunları yapamıyorsanız siz Pinter oyunu yapmamalısınız. Çünkü yaptığınız ucuz kahramanlık oluyor. Tüm bu çerçevede oyunun sonunda oyuncuların yüzlerine taktıkları maskeler o ucuzluğun yansıması. Alkış almak amacıyla yapılan ucuz trüklerden.  Perdeyi piyanistin kapatması da Garson’un kişiliğinde yansıtılan mesajı yok etti. (Garson kapatsaydı da bir şey değişmez oyun kurtulmazdı.)

Seyirci için durum daha da vahim. Çok büyük bir kesim Pinter öyle bir yazarmış diye cehaletine yeni bir bilgisizlik daha ekleyerek çıkıyor salondan. Çoğu hiçbir şey anlamıyor. Kurumla yönetmenle oyuncularla ‘papaz olmasın’ diye oyunu beğenen şakşakçı eleştirmenler ortalığı dumanlıyor. 

 Ben Parti Zamanı ve Kutlama’yı birbirine bağlayabilen yazım içinde değindiğim hususları estetik bir çerçeve ile ortaya çıkarmış ‘Pinter okumasını’ ayakta alkışlarım. Pinter’i Pinter gibi hakkını vererek oyna yeter.  Komedisi içinde, düşündüren bir oyun çıkar ortaya ‘wit’li bir oyun. İBBŞT’nın Kutlama’sı  o düzey bir ‘wit’ten yoksundu. (Wit: akıl zeka ve nüktenin karışımı)  Vasatın çok altında bir oyundu.

Genel olarak sahnenin bir tarafında hareket varken diğer tarafında hareket olmaz. Zaten yönetmen de masadan masaya geçen konuşmalarda sözü olmayan masayı karartıyor. Bunu anladım ama oyun boyunca sahnede hareket varken arkadaki televizyon ekranındaki videonun dikkati dağıttığını fark etmemiş mi? Oyuna ön perdede o görüntülerle başla videoyu kes perdeyi kaldır oyuna gir olamaz mı? (Gerçi onu yapsa da oyun kurtulmaz.)

Oyuncular ‘oynadı’.  Oyunculuklarını bildiğim oyuncuların kabahati tamamen yönetmenden kaynaklanıyor. Karikatür olmak oyuncuların  seçimi değildir diye düşünüyorum. Yönetmenin dediğini yapmışlar bana göre.  Ama  Pinter ‘wit’ini yok etmiş bir oyuna katkı vermişler. Kaba saba bir şey çıkmış ortaya.

Dramaturg yönetmenin peşine takılmış.  O da onaylamış demek ki.

Dekor kostüm ışık oyunun en zararsız unsurları. İdare etti.

Ben bu oyunun eleştirisini yazarken ne yapayım?   Vazgeçtim Pinter’e  uyumundan sahnede gördüğüm ‘şey’ kendi kapsama ve sınırları içinde yazdığım bu eleştiriyi bile hak etmiyor. Tarihe kalsın diye yazıyorum bu eleştirileri.  Yönetmen Pinter tekstine oyun hamuru muamelesi yapıp kendince yeniden yoğurmuş. Ortaya çıkan ekmek yenmez.

Melih Anık

 

Not: 

Oyun künyesinde gene kimin hangi rolü oynadığı belli değil. Oyunculara sürü muamelesi yapılmış.

Yazımda kullandığım kaynaklar:

Kutlama(oyun) H.Pinter – Prof.Dr. İbrahim Yerebakan’ın önsözü  / Mitos Boyut Yayınları

Parti Zamanı(oyun) H.Pinter – Prof.Dr. İbrahim Yerebakan ‘ın ön sözü / Mitos Boyut Yayınları

Harold Pinter’in Nobel Edebiyat Ödülü’nü Kabul  Konuşması

The Essential PINTER - Grove Press New York

Oyun Künyesi

KUTLAMA

 YAZAN             :        HAROLD PINTER

ÇEVİREN           :        CEVAT ÇAPAN

YÖNETEN          :        YILDIRIM FİKRET URAĞ

DRAMATURG            :        DİLEK TEKİNTAŞ

SAHNE-KOSTÜM TASARIM       :        SEBAHAT ÇOLAKOĞLU

IŞIK TASARIMI          :        MAHMUT ÖZDEMİR

EFEKT TASARIMI      :        HARUN ÖZDAMAR

KOREOGRAF  : HAMİT ERENTÜRK

DEKOR UYGULAMA :        MURAT GÖKDEN

KOSTÜM UYGULAMA       :        HACER DURAN, AYNUR DURAN KOPUZ

YARDIMCI YÖNETMENLER       :        CAN ERTUĞRUL, ÇAĞLAR POLAT, ŞEHNAZ BÖLEN TAFTALI, YONCA İNAL

REJİ ASİSTANLARI    :        SERAP DOĞAN

SÜRE         :      60 Dk. / Tek Perde

                         

OYUNCULAR    :        CAN ERTUĞRUL, ÇAĞLAR POLAT, ERKAN SEVER, GİZEM AKKUŞ, ORÇUN TEKELİOĞLU, ÖZGÜR EFE ÖZYEŞİLPINAR, PINAR DEMİRAL, SELİM CAN YALÇIN, SELİN İŞCAN, ŞEHNAZ BÖLEN TAFTALI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder