Bir
Kadın Hikayesi Tiyatro Mydonoz yapımı bir oyun. Tiyatro Mydonoz’un kendi
cümleleriyle tanıtımı şöyle:
‘2010
Yılında Kurulan Tiyatro Mydonoz; 9 yıldır perdelerini açmaktadır. Bu süre
içinde; Müsadenizle Deliriyorum, Boşananlar Kulübü, Zoraki Kocala,
Hırsız, Dem-i Devran Aşki Cennetin Çocukları “KERBELA”, Geleceğe
Dönüş, Kayıp Masallar, Sihirli Kutunun Sırrı, Doğumdan Sonra Ölümden Önce Bir
Kadın Hikayesi, Yokluğum, While in Hell (Cehennemdeyken), The Break Up Project
(Ayrılık Projesi) Oyunları, Çeşitli İnsan Kaynakları Uyum ve İletişim Workshop
çalışmaları, Mikro Mimik, Beden Dili Workshop ve seminerleri ile (2007/2009
arası Türk Telekom’da olmak üzere) var olmaya çalıştı.Turne tiyatrosu olan
Tiyatro Mydonoz yurtiçi ve yurtdışı turneleriyle oldukça önemli kitlelere
ulaştı…2019/2020 sezonunda Tiyatro Mydonoz 6 Oyunla sezonda seyircileri ile
buluşacak.’
Oyunun
tek oyuncusu Taies Farzan’ı anlatmak için ayrı bir yazı yazmak gerekiyor. Bu
yazı kapsamında özetleyeyim:
İran’da
doğan Farzan ailesiyle 14 yaşında önce Türkiye’ye ardından Almanya’ya göç
etmiş. İstanbul’da dans okulunda okumuş dans ve ses eğitimi almış. Farsça,
Türkçe, Almanca, İngilizce ve Kürtçe konuşuyor. Pek çok sinema filminde
oynamış, ödüller almış. Televizyon programları yapmış, dizilerde ve tiyatro
oyunlarında oynamış. Farzan çok iyi bir oyuncu. Kısa süreler içinde mimikleri
ile yazdan kışa geçebiliyor.
Mimiklerinde ilkbahar da var yaz da. Sesi ve tonlanması ile duyguları doğru
aktarıyor. Bu özellikler seyircinin
sahneden kopmadan onu takip etmesini, anlattığı hikayenin peşine takılmasını
sağlıyor. Tek kişilik bir oyunda bunu başarmak her oyuncunun becerebileceği bir
iş değil.
Oyun bir üçüncü sayfa hikayesi; bir
sapığın tecavüzüne uğrayan evli bir kadının cinnet anında onu öldürmesiyle
değişen hayatını anlatıyor. Bana gönderdikleri tekst, reji metni
gibi. Tekstin başlangıcında oyun kahramanı Sara tanıtılıyor ve çeşitli durumlar
içinde onun ruh hâline ait açıklamalar yazılmış. Bu rol ile ilgili masa başı
çalışmasının ayrıntılı yapıldığını gösteriyor. Sahnede bu ruh hallerini
görüyorsunuz. Yazar olayın tüm yanlarına dokunan dikkate alan bir tekst yazmış. Oyunun başarısı
tekstten ve rejiden (Çağıl Bozbeyoğlu) önce oyuncudan geliyor. Açıkça
söylemem gerekirse tekst Farzan’ın oyunculuğu sayesinde bu denli etkili oluyor.
Bu oyunu seyretmenizi öneriyorum. Zira Farzan’ın oyunculuğu ödüllük. Oyunda
anlatılan çarpıcı bir kadın hikayesi. Bu nedenle (İstanbul
dışında da) çok oynanmasını ve çok seyirciye ulaşmasını isterim, dilerim.
Melih Anık
Bundan sonrasını okumanız size kalmış. Oyunla ilgili
‘ifşa’(‘spoiler’) var.
Oyunun başlangıcında sahne ikiye bölünmüş.Bir yarı SaraA’ya
diğer yarı SaraB’ye ayrılmış. Sara’nın iki dönemi gösteriliyor, A ‘kader
kurbanı’ B hayata umutla bakan Sara. Sahneler Sara A ile B arasında değişimli
canlandırılıyor. SaraA hapisteki, SaraB dışarıdaki kadın. SaraB doğum
hazırlıkları içinde. Umutla doğacak çocuğunu bekliyor. Sahne geçişleri
karartmalarla ve Sara’nın giyip çıkardığı bir üstlük ile yapılıyor. SaraB,
SaraA olmadan önceki hâli anlatıyor.SaraA’nın yaşadığı felaketle SaraB
ortadan kayboluyor. SaraB SaraA’nın hayallerinde mi yaşıyor? Ben öyle olsun
isterim. Zaten tekstten de çıkan bu. O zaman SaraB sahneleri öyle kurgulanmalı.
Oysa SaraB sahneleri çok aydınlık ve düz. Dekorda hapishane demirlerini ve de
aksesuvarları fazla buldum. Bu oyunu boş sahnede doğru bir ışıklandırma, müzik
ve dans ile seyretmeyi tercih ederdim. Oyuncunun yeteneğini ve sahnede ulaştığı
düzeyi dikkate aldığımda dekor, kostüm, dans, ışık ve müzik yavan kaldı.
Sahnenin bir tarafında cezaevini hatırlatan kumaştan
yapılmış barlar var. Diğer taraftaki barlar ise SaraB oyundan çıkana kadar
yukarıda toparlanmış. Onun tarafındaki hapishane demirleri o oyundan çıkınca iniyor.(İnmesi ayrı bir zorluk.Sahne arkasından biri düğümleri zorlukla çözüyor.
Bu çabalamayı görmek de tuhaf.) Sahne SaraA’ya kalıyor böylece. O andan itibaren tüm sahne cezaevi oluyor. SaraB kostümü
niyeti anlatıyor ama renkli parçalardan oluşan kostüm oyunu basitleştiriyor.
Ayrıca Sara’nın onları kendisinin söküp atması doğru değil. Zira bu onun kendi tercihi
değil. Bunun düzenden kaynaklandığına vurgu yapılmalı. Aslında SaraA ve B arasındaki
geçişler oyuncunun yer değiştirmesi ile değil bulunduğu yerde dönmesi ve ışıkla
desteklenmiş bir mizansenle olsa idi iyi olurdu bence. Geçişler oyunun akışını
zorluyor. İdam kemendinin inişi sırasında da oyunda kesinti oluyor. Bence ona
da gerek yok. Karanlık ve fondan gelen ve de gitgide kaybolan sesler bizi ayni
labirentin içine sokardı. Hatta oyun sonu karanlığın biraz uzun tutulması
seyirci için bir düşünme ve hayal süresi verirdi.
Öte yandan bebeğin doğumu ile kadınların yaşadığı
trajedilerin döngüsüne dokunulsa,
bebeğin bu döngünün içine düşmesi olalığı ile kırılma umudu ve umutsuzluğu
arasında sonuç seyircinin sorgulamasına bırakılsa oyun epik bir yapıya
kavuşurdu. Mevcut metin fazla dramatik. Oysa seyirci açısından Sara’nın
kaderine takılıp sürüklenme yerine seyirciye zihnen kendi düşüncesini tetikleme
olanağı verilse iyi olurdu. Rejinin içine sinmiş dramatik yapı bu olanağı
ortadan kaldırıyor.
Oyunda adalet önemli bir rolde. Bu nedenle seyirci
zihnindeki adalet duygusu ve anlayışını tetikleyecek bir simge(fiziksel, ışık,
renk vb ile) olarak metafora ihtiyaç var. Labirent de iyi bir metafor. Kullanılacak metaforlar 'labirent içinde' kalan kadınların sorunlarına genel bir bakış sağlardı hem de oyunun atmosferini yaratırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder