6 Aralık 2017 Çarşamba

21. İstanbul Tiyatro Festivali Üzerine Düşünceler

21.İstanbul Tiyatro Festivali bitti. Ben 9 gösteri için bilet satın aldım. (Yabancı toplulukların tümünü programıma aldım.) III.Richard iptal edilince 8 gösteri ile tamamladım festivali. Tiyatroya politik müdahale oldu, o nedenle Ostermeier ve Schaubühne İstanbul'a gelmedi diye düşünüyorum. 2012 yılında Festival ONUR Ödülü almış Ostermeier'in "korkuyorum" diye İstanbul'a gelmemesi onun adına büyük fiyaskoydu. Yönetmen, politikanın kuklası oldu. En azından onun İstanbul'a gelmesi gerekiyordu.  Ostermeier'in Türkiye'ye, İKSV'ye borcu var. Kolay kolay ödeyemez. Umarım İKSV Schaubühne ile sözleşmesini sağlam tutmuştur ve gerekli tazminatı almıştır.
Bu yılın Onur Ödülü Angelin Preljocaj'a verildi. Preljocaj ödül töreninde "Bak gelebilen geliyor" diyerek Ostermeier'ı nazikçe iğneledi.
Festivalin Kasım ayına alınması ve yaklaşık iki haftalık bir süreye indirilmesi doğru bir karardı. İki senede bir yapılan festivalin artık her yıl yapılacağının açıklanması da sevindirici oldu.
Festival yönetimi programı geniş bir yelpaze ile düzenlemişti. Klasik oyunlar yanında performanslar, dans tiyatrosu, çocuk oyunları vardı. Söyleşiler, film gösterileri , atölyeler, okuma tiyatrosu yapıldı. Bence "Yalnız", festivalin zirvesi idi. İhanet de ikinciliği alabilir diye düşünüyorum. Ankara Devlet Tiyatrosu'nu İstanbul'da hem de Nahid Sırrı Örik oyunu ile seyretmekten çok memnunum. İstanbul BB Şehir Tiyatroları ise belki de kendi festivalinin labirentleri/hayâlleri içinde olduğu için festival dışında kaldı. Ne salon ne oyun verdi festivale. 21 yıldan beri süren bir festivale bu kadar uzak kalmak yönetim vizyonunun olduğu kadar  tiyatro vizyonsuzluğunun da göstergesi. İstanbul'daki sahneleri babalarının malı sanıyor olmalılar. Ayrıca tiyatroya karşı bir sorumluluk hissetmediklerini de anlamış olduk.
Tüm oyunları seyretmediğim için festivalin genel düzeyi hakkında bir değerlendirme yapmam yanlış olur. Yalnız şunu söylemem mümkün:  Yirmincisine göre bu yılın programı daha derli toplu idi.

Önümüzdeki yıllar için bir kaç hususu dikkatlere sunmak isterim.

Dünyadaki diğer festivallere bakınca 21. yılını idrak eden İstanbul festivalinin bir algısının olması gerektiğine inanıyorum. Festival, yerli topluluklar açısından prestijli bir "vitrin" gibi. Yabancı toplulukların ise  bu konuda bir dertlerinin olmadığını, onların yerli seyirci için "bayram şekeri" olduğu kanısındayım. Festival heyecanını yaratan yabancı topluluklar. Benim önem verdiğim husus, festivallerin yerli ve yabancıları buluşturan fuar olmasıdır. Fuarlar, tarafların birbirlerini tanıdığı süreçlerdir. Fuarlardan ortak yapımlar çıkar, sanat ihracı yapılır.  Ben geçmiş yıllara bakarak böyle ürünler alındığını bilmiyorum. (Belki de benim eksikliğim?)  Biz genellikle ithalat yapıyoruz gibime geliyor. Bizim tiyatrocularımız yurt dışındaki festivallerden oyunlar getiriyor. Bizden de festivaller aracılığıyla yurt dışına oyunlar gitsin istiyorum. Bunun en önemli koşulu yerelden çıkan oyunların dünyaya seslenebilecek özgünlükte olmasıdır ki bu konu üzerinde daha çok düşünmemiz, konuşmamız, tartışmamız gerekiyor. O gözle baktığımda bu yıl İstanbul Festivali'nde bu kriteri karşılayacak  "özgün" bir yerli çalışma görmedim desem yalan olmaz. Polonya'da İranlı bir yönetmenin Estonyalı bir grupla yaptığı bir oyun(Antigone)  seyretmiştim. Bir örnek olarak dursun bu yazının içinde. Bu kapsamda 20.İstanbul Tiyatro Festivali'inde sıklıkla karşımıza çıkan "ortak yapımlar" içinde Hayâl Perdesi'nin Üç Kız Kardeş'i dışında bir başka gösterinin yurt dışına gittiğini hatırlamıyor, bilmiyorum. Onun da gidişine festivalin neden olduğu konusunda emin değilim.

Öte yandan 20. festivalde sergilenip(hem de ortak yapım) sonradan devam etmeyen oyunlar çok idi. Bu tiyatro festivalinde bu yanlıştan vaz geçildiğini görüyorum. Ortak yapım olmayışını olumlu karşılıyorum. Geçen festivalde oldukça çoktu ama ortak yapımlar galiba festivalin programını "zengin gösterdi" o kadar. "Ortak yapım" değen projeler için gene yapılabilir. Ancak ortak yapımlar yurt dışında festival daveti alabilecek bir organizasyon içinde  olmalı bence.

Festival programında bir kişinin tüm gösterileri seyretmesine olanak sağlayan bir "kırmızı hat" yok. Programı alt alta yazmak yerine bir şema olarak verilmesi ve onun üzerinde "kırmızı hattın" gösterilmesini tercih ederim.  Özellikle festivalin son tarihlerinde gösterilerin çakısması var. Paketin içine bazı etkinliklerin ve promosyonların (İKSV tiyatro kitabı, gala yemeği vb) eklenerek "tüm gösteri" biletinin özel bir fiyatla pazarlanması düşünülebilir.
Festivalin uluslararası seyircisinin ne kadar olduğunu bilmiyorum. Katıldığım gösterilerde genellikle "biz bize"ydik.  Ayrıca yerli ve yabancı topluluk ve tiyatro insanlarının nasıl bir araya geldikleri konusunda da bir bilgim yok. İnşallah oluyordur.

Her festivalden kalıcı bir eser kalması hayalimdir. Bu bir kitap, bir dvd-cd olabilir. Hatta yeni bir salon şehrin bir yerine dikilecek bir heykel de olabilir.(İzin verin hayâl edeyim!)   İKSV, bu yıl 21 yılın özetini toplayan bir kitap hazırladı. Kitabın ilgiyle karşılanmış olmasını dilerim. Bir önerim de şudur. Bu kitap her yıl aynı formatta daha önce kitabı satın almış olanlara dağıtılmak üzere yeni festival ekleri verilerek güncelleştirilmelidir.

Festivalin yapması gereken bir başka şey, günlük Festival Gazetesi'dir. Festival boyunca her gün çıkarılıp dağıtılacak bu yayın o günkü oyunlar hakkında seyirciye bilgi verebilir, eleştiriler paylaşabilir.

Her oyun öncesi yapılan anonslarda öğrenci biletlerinin 10 TL olmasını sağlayan sponsorlara teşekkür edildi. Benim izlenimim satışa verilen öğrenci bilet sayısının öğrencileri çok da memnun etmediği yolunda. Öğrenci bileti sayısının kısıtlı kalması, o duyuruların biraz müstehzi dinlenilmesine neden oldu.

Festival mekânlarında kitap, cd,dvd satış standları olması iyi olacaktır. Moda Sahnesi'nde gördüm ama yaygın bir uygulama değildi.

Festival programına giren oyunlardan bazısı festivalden önce prömiyer yaptı. Festivalde prömiyer yapmaları daha iyi olacaktır.

Günü ve saati değişen Yalnız için uyarı mesajı almadım. Tesadüfen öğrendim. Mesaj alanlar olduğunu biliyorum. Benimki bir şanssızlıktı sanırım.

Festival tanıtımlarının önceden daha ayrıntılı yapılması gerektiğini düşünüyorum. Medya haberinden daha fazlası yapılmalı. Bu konuda İKSV'nin sitesinde de fazla bir bilgi yok. Yerli veya yabancı eleştirmen görüşleri yer almalı. 

Tiyatro eleştirmenlerinin festival ile ilgili doyurucu eleştiriler, bilgiler paylaştıklarını, festivalin tanıtılmasına özel bir katkı yaptıklarını görmedim. Çoğu İKSV'nin hazırladığı bilgileri paylaştı. Özel araştırmalar, incelemeler görmedik. İKSV'nin tiyatro eleştirmenleriyle ilgili nasıl bir tutum ve davranış içinde olduğunu bilmiyorum. Tiyatro eleştirmenlerine gereken önemin verildiğini, festival öncesi ve süresince onların  iyi ağırlandığını umarım. Festival sonrası eleştirmenlerle bir değerlendirme toplantısı yapılmış ise kutlarım.

2018 Kasım için şimdiden kolların sıvandığını tahmin etmek zor değil. Umarım yirmi ikinci festival, yirmi birincisinden daha iyi olur.


Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder