27 Mart 2011 Pazar

Tüm Tiyatro Ödülleri Hasta,Afife de - Benim Seçtiklerim

Haldun Dormen diyor ki: "Birileri tiyatro için iyi bir şeyler yapmaya çalışırken, tiyatrocuların bunu reddetmesini anlayamıyorum. Yapı Kredi'nin tiyatroya verdiği destek çok önemli. Ülkemizde tiyatroya yönelik çok ödül yok. Tiyatrocuların bu tür motivasyonlara ihtiyacı var. Bazı meslektaşlarım aday olamadıkları, ödül alamadıkları için tepki gösteriyorlar.  Bana 'Sonuçları önceden biliyordun' diyenler oluyor. Böyle bir şey yok! Demokratik bir seçim süreci işliyor"

Ödülün var olmasına neden olan bir ‘çınar’ tiyatrocu böyle konuşunca seçimlerdeki keyfiliğe başka mazeret aramaya da gerek kalmıyor.  Biraz sıkışınca da “Hiç ödül verilmese daha mı iyi?  ”Yani ‘kötü mötü idare et’.  Elbette sonuçlar tartışılsa bile ödüller olmalıdır ancak….

Bu yazı “ancak…” ile başlayan bir düşünce paylaşımıdır. Bugüne kadar aday gösterilmiş, ödül almış hiçbir kimsenin başarısını tartma niyeti yoktur;  uygulamada görülen keyfilik ve de ödül dağıtımındaki nesnel olmayan çalışma biçimi ile ilgilidir.

Ödül verenlerin ‘en iyiyi seçtik’ vurgulamaları, ödüllendirilenlerin sanki o yıl en iyinin kendilerince yapıldığı izlenimini yaratmaları(kurumlanmaları), sonuçları belli bir olgunluk içinde kabul ederek taşıyamamaları ister istemez doğan karşı cephe ve itirazların da nedenidir. Şu gerçeğin hatırdan çıkarılmaması doğru olacaktır: Genellikle İstanbul dışındakileri ‘görmeyen’ tiyatro ödülleri  Türkiye Tiyatrosu’nu yansıtmamakta;  ödüllerden beklenen ‘tiyatroya destek olma’ işlevini yerine getirememekte;  sektörün sorunları için bir değişim, iyileşme, gelişme sağlayamamaktadır. Ödül törenlerinde birkaç iddialı çıkışın sabun köpüğü gibi kaldığı bir türlü farkedilememektedir. Sonuçlara bakınca her yıl tekrarlanan söylemlerdeki niyet ve dilekleri gerçekleştirmeye yönelik bir çaba ve amaç olmadığı görülecektir. Haksız olmadığını düşündüğüm bir telâş ve gayretle, başarılarına değer verilmemiş tiyatrocu abi, hoca, arkadaş, dost onurlandırılmaktadır.  Tiyatrocu da kendi kendini alkışlamanın yolunu böyle bulmuştur. Türkiye’de ödüllerle ilgili yapılan eleştirinin ortak noktasında seçimlerin içinde ‘hesap kitap’ olması, ‘ahbap-çavuş’ ilişkilerinin giderek daha da belirgin hale gelmesidir.   

Afife Tiyatro Ödülleri üzerinden yapılacak tartışma diğer ödüller için de yaşanan benzer sıkıntıların örneklenmesi anlamına gelir.

İstanbul’da “en az 75 kişilik bir salonda en az 15 gösterim” yapan tiyatronun “alkış”ı, Afife Tiyatro Ödülleri’nin on beşincisi(2011) için 14 dalda 3 er aday ve 5 özel ödül sahibi  21 Mart 2011 tarihinde açıklandı.

75 ve 15 rakamlarını anlamadığımı açıkça söylemeliyim. 75 kişilik salonda her gün bir seyirciye oynayarak 15 gösterim yapılsa bu ödülün kriterine göre her şey yolunda. Hatta oynadılar  mı diye kontrol eden var mı kuşkuluyum, duyurmak da yeter gibi görünüyor.  Ama 30 kişilik salonda 10 gün dolu oynansa kriter ‘itiraz ediyor’! İki kişi (bir oyuncu ve bir seyirci) ile var olan tiyatroda bu rakamsal arayış bana saçma geliyor. Bahane de şu:  “tüm oyunları takip edemeyiz” (Sanki şimdi kritere uyan her oyun  takip ediliyor da.) Peki neden 75 ya da 15? 50 ve 10 ya da başka olsa ne olur? İnsan 75 sayısının da baştan ‘bazı’ salonları dışarıda bırakmak için seçildiğini bile düşünür.  Başka çözümler üretilemez mi?  Ödüllendirme başvuranlar arasında yapılsa örneğin. O zaman ödülü reddetme de olmaz. Ödüller tiyatro yardımı ile ilişkilendirilebilir mi? Görünen o ki bir şey ortaya atılmış herkes de sorgusuz sualsiz kabul ediyor. 15 yılda bu kuralın gözden geçirilmesi gerekmiyor muydu? Seneler geçiyor ama kurumsal destekli ödül ‘kurumsallaşmıyor’.
Afife Tiyatro Ödülleri -koyduğu kriterin de  sonucu olarak- İstanbul’daki  İBB Şehir Tiyatroları, Devlet Tiyatrosu ve Bakırköy Şehir Tiyatrosu’nu değerlendiren bir ödül haline gelmiş sanki. Genellikle Devlet ya da Şehir Tiyatroları kökenli seçici kurul üyelerinin seçimleri ile ödüller, adı geçen kurumların ‘beğeni’sinin , onların kuruma bağlılıklarının ve de ilişkilerinin aynası haline geliyor.

Üç kamu tiyatrosu arasına girebilmeyi ‘beceren’ tiyatrolar (bu yıl  Tiyatro Pera, Duru Tiyatro, Dot Koleksiyonda, Beşiktaş Kültür Merkezi, Tiyatro Kare, Tiyatro İstanbul, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Tiyatro Kare, Tiyatro Gaga(Aysa Prodüksiyon), A…Z Prodüksiyon)  da bir ‘renk’ olarak kalmaktadır ama  ödüllerin gündemde kalmasına en yararlı olanlar ve kendilerine en yararlı şekilde kullananlar da onlardır. Zira kamu tiyatroları ödül alır ama karşılığını veremez. Siz kamu tiyatrolarının afiş, dergi  ve reklâmlarında alınan ödüllerden bahsedildiğini gördünüz mü? Ya da bir kamu tiyatrosu yönetmeninin ödül töreninde ses getiren bir konuşma yaptığını dinlediniz mi, magazine malzeme verdiğine tanık oldunuz mu?

Başlangıçtan(1997) itibaren Afife Tiyatro Ödülleri’nin kuralları sık sık değiştirilmiştir. Geçen yıl Haldun Dormen bu yıl beş yıldan eski olma koşulu koyacaklarını söylemişti, bu yıl da “yeniden gözden geçirme”den bahsediyor. Anlıyoruz ki Afife Tiyatro ödülleri çok ‘esnek’!  Bugüne kadar ödüllerdeki değişiklikler şöyle sıralanabilir:

İlk yıllarda her dalda 4 er aday gösterilirken aday sayısı 2004 den itibaren 3 e düşürülmüş.
15 yıl boyunca bir kez “O yıl içinde tiyatroya özel bir katkısı olan oyuncu, yönetmen, yazar, yönetici veya tiyatronun ilerlemesi için bu sanatı destekleyen kişi ya da grup” tanımına uygun olarak mansiyon verilmiş. Diğer mansiyon ise açıklanmasına rağmen verilen (Dostlar-Sivas 93) reddettiği için verilememiş.

İlk 2 yıl verilen efekt tasarımı ödülü sonraki yıllarda kaldırılmış.

Komedi ve Müzikal dalında ‘yardımcı’ ödülleri 2002 de başlamış. (Bu dalın da nasıl bir ‘zorlama’ olduğu açık değil mi?)

 Web sayfasında(www.afife.org)  değerlendirme kriterleri yazılmış ama basın açıklamaları farklı.
  
“Tiyatronun herhangi bir dalında genç kuşak başarılı sanatçı”ya verileceği belirtilen Tiyatroda Yeni Kuşak Özel Ödülü ile ilgili ‘değerlendirme kriterinde’ ayrıca “30 yaşın üzerindekiler aday olarak gösterilemeyecektir” açıklaması var. Yani ödülün  sanatçıya verileceği belirtilmiş. 2000 yılında başlatılan bu ödül 6 kez sanatçıya verilmiş. 2001’de ödülü alan Celal Kadri Kınoğlu o yıl 37 yaşında.(Demek ki kriter sonradan değiştirildi.) Oysa bu ödülü 2002 de Semaver Kumpanya Oyuncuları, 2005’de Oyun Atölyesi’nin genç oyuncuları, 2008’de Dalga Genç Oyuncuları, 2009’da Dotbilsarda Vur Yağmala Yeniden Projesi, 2010’da Tiyatroperest - Hayvanat Bahçesi  Masalı Ekibi ve 2011’de Punk Rock Oyuncuları almış. Gruplar için 30 yaş altı kuralı nasıl uygulanıyor? Yaş ortalaması mı alınıyor acaba?

Özel ödüller içinde değerleme kriterlerinde “Çalışmalarıyla Türk Tiyatro Sanatının gelişmesine katkıda bulunmuş kişi- Bu ödülü alan kişi Afife Tiyatro Ödülleri’nde bir daha hiçbir dalda aday gösterilemeyecektir”  şeklinde tanımlanan   Muhsin Ertuğrul Ödülü, Prof.Dr.Özdemir Nutku ve Prof.Dr. Sevda Şener, Turgut Özakman, Osman Şengezer dışında genellikle oyuncu ve yönetmenlere verilmiş. 1998’de ödülü alan Yıldız Kenter 1999 ve 2000’de  En Başarılı Kadın Oyuncu  ödülünü almış.(Demek ki  kriter sonradan değiştirildi) Bu ödül  “Yaşamı boyunca tiyatro dalında başarılı çizgisini sürdürmüş ya da tiyatro sanatına katkıda bulunmuş kişi” şeklinde açıklanıyor.

Değerlendirme kriterlerinde “Yaşamı boyunca tiyatro dalında başarılı çizgisini sürdürmüş kadın veya erkek oyuncu”ya verileceği ilan edilen Nisa Serezli Aşkıner ödülü Hale Eren dışında hep oyunculara verilmiş ama  ödül verilen kişiler dikkate alındığında Muhsin Ertuğrul Ödülü ile arasındaki fark çok da anlaşılır değil. Bu ödül de  “Yaşamı boyunca tiyatro dalında başarılı çizgisini sürdürmüş tiyatro sanatçısı” olarak ilan ediliyor.

Değerlendirme kriterlerinde Yapı Kredi Özel Ödülü ismi ve  “Tiyatronun herhangi bir dalında tiyatroya yararı olmuş kişi (çeviri, adaptasyon vb.)” ya verilmek üzere tanımlanan ödül, tanımına uygun olarak   ilk ve son olarak 2004 yılında  Zeynep Avcı’ya verilmiş. Değerlendirme kriteri halâ aynen korunmasına rağmen 2005’den itibaren amacı “Tiyatronun Herhangi Bir Dalında Tiyatroya Yararı Olmuş Kişi” olarak  açıklanıyor ve o amaca uygun olarak ilk kez  Müjdat Gezen’e verilmiş ödül. Ondan sonra bu ödül, Yılmaz Büyükerşen, Şakir Eczacıbaşı, Hamit Belli, Yılmaz Öğüt ile birlikte Prof.Dr.Dikmen Gürün ve Prof.Dr.Ayşegül Yüksel’e de verilmiş. Bu dalda ödül verilmiş olan  Prof.Dr.Dikmen Gürün ve Prof.Dr. Ayşegül Yüksel’in Muhsin Ertuğrul Ödülü verilen Prof.Dr.Sevda Şener ve Prof.Dr. Özdemir Nutku’dan  ne farkları olduğu çok da açık değildir.  Bu yıl Muhsin Ertuğrul Ödülü verilmiş olan Müjdat Gezen’e 2005’de Yapı Kredi Sigorta Ödülü’nün verilmiş olması da kolay anlaşılır değildir. Bunca yıllık sanatçı Müjdat Gezen son 5 yıldaki katkılarından dolayı mı  ‘terfi ettirilmiştir’?

Bu yıl  “İlk kez o yıl sahnelenmiş olan en başarılı yerli oyunun yazarı”na verilen Cevat Fehmi Başkut ödülünün Tuncer Cücenoğlu’na verilmesine ne demeli bilmiyorum.  14 yıllık Afife tarihine bakıldığında mesleğinde 40.yılını idrak eden bir tiyatro adamına lâyık görülen ödül geçen yıllarda çoğunlukla gençlere  verilmiş olan bir ödüldür. Tuncer Cücenoğlu, neden Muhsin Ertuğrul Ödülü’ne lâyık görülmemiştir? 

Ödülün başlangıç tarihi olan 1997’den sonra aramızdan ayrılan Mina Urgan,  Metin And,  Melih Cevdet Anday’ın seçilmemeleri nasıl açıklanabilir? Münir Özkul  ve  bu yıl özel tiyatrosu ile 20.sanat yılını idrak eden Ahmet Levendoğlu ve de bu ödül döneminde aramızdan ayrılan Beklan Algan’ın  önlerindeki engeller ne?  VEFASIZLIK mı?

Değerlendirme kriterlerinde  “Yapı Kredi Özel Ödülü ve mansiyon, Yapı Kredi yetkilileri ve Seçici Kurul’un ortak kararı ile verilir. ” deniliyor. Uygulamalara bakınca Yapı Kredi yetkilileri ve Seçici Kurul’un web sitesindeki değerlendirme kriterlerinden haberleri olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca ödülün adı da Yapı Kredi Sigorta Özel Ödülü olarak açıklanıyor.

5 özel ödül dikkate alındığında Afife’nin belli bir standart oluşturduğunu söylemek olanaklı değil.  Sanki önce isimler belirlenmiş, ödül vermek için ‘yer’ yaratılmış. Geride de kalan çok tiyatrocu var. O zaman ‘yere bakma ödüle bak’!  

Değerlendirme kurallarında “Özel ödüllerde Yapı Kredi’nin de görüşü alınacaktır. Aynı Seçici Kurul Üyesi üst üste en fazla 5 yıl süreyle görev alabilir. 5 yıllık görev süresi sonunda ayrılan seçici kurul üyesine 3 yıl ara verdikten sonra tekrar görev teklifi yapılabilir” deniyor. Eğer seçim böyle kalacaksa, seçici seçimindeki sürelerin de gözden geçirilmesi gerekir. Özel ödüller için Yapı Kredi’nin de sorumluluğu vardır.

Özel ödüllerin dışında kalan ödüllerde de kolay anlaşılmayan durumlar vardır.

Geçen sene özel ödül verilen bir tiyatro ‘çınar’ının(Toron Karacaoğlu) bu sene oylama gerektiren bir dalda aday gösterilmesini anlamak da kolay değil. Bence ‘şık’ da değil.
Devlet Opera ve Balesi faaliyetleri her zaman  yakından takip ediliyor mu yoksa sanatçıya göre mi takip ediliyor sorusunu yanıtlamak da kolay değil.

14 yıllık Afife tarihinde bu yıl prodüksiyon dalında aday gösterilen Tiyatro Pera’nın Vanya Dayı’sı başka hiçbir dalda aday  gösterilmemiş ikinci oyundur. (Birincisi 2001 yılında Kent Oyuncuları’nın Hep Aşk Vardı isimli oyunu)  

Son 6 yıldır Dot ve Aysa Prodüksiyon, son 6 yılda Duru Tiyatro (5 defa), son 4 yılda  Tiyatro Pera, ödül listesinde mutlaka yer almaktadır.

 15 yıl içinde bir tek Engin Uludağ’ın aynı sezonda yönettiği  iki oyun en iyi prodüksiyon dalında aynı anda aday  olmuş . Engin Uludağ en iyi yönetmen dalında 2 oyundaki yönetimi ile 3 adaydan biri olmuş.  

Genco Erkal’a Mansiyon takdir eden de Afife’nin seçicileri.

Geçen sene de ayni seçiciler (aklıma nedense ‘aklayıcılar’ geliyor) Çağlar Yiğitoğulları'nın Bakhalar’daki mükemmel performansını ‘En İyi Erkek Oyuncu’ya lâyık görmemiş Mefisto’daki rolü ile ‘En İyi Yardımcı’ya aday yapmışlardı. Çağlar’ın kariyerindeki ‘En İyi erkek Oyuncu’ ödülü güme gitti böylece. “Gençtir daha önünde yıllar var” dediler herhalde.

Benim seyrettiğim gün, seçici kurul üyesi  Ahmet Gülhan da vardı Doğum Günü Partisi oyununda. Bu oyundan hiçbir aday yok listede.  Muhtemelen gelecek seneye ertelediler. Bu yılki seçici kurul üyelerinin görevleri bu yıl bitiyor. Gelecek seneki seçiciler yeniden “gözden geçirir” herhalde.

Alevli Günler’de (ve de Doğum Günü Partisi’nde) mükemmel oynayan Cem Davran’ı  En İyi Komedi Oyuncu’suna aday yapmamak ama Alevli Günler’den Bahtiyar Engin’i komedi dalında en iyi yardımcı erkek oyuncuya aday yaparak  -gelecek sene devam ederse-  Cem Davran’ın ve oyunun yolunu kesmek anlamına gelmez mi?

Bazı dallarda ayni sanatçıyı farklı iki oyundan dolayı ödüle aday göstermek de bir hesap işi olabilir. Böylelikle daha çok  tiyatro topluluğunun/oyunun  adını da anmış olursunuz. (Herkese boncuk yani)

Sezon içinde seyredildiği söylenen oyun sayısı muhtelif, 360(çok abartılı) da olmuş bu yılki gibi 80 de. Sayı ve oyunlar ve de seçilme gerekçeleri  hakkında açık ve net bir açıklama yapılmıyor. Örneğin her yıl, seçici kuruldan kimlerin kaç tane ve hangi oyunları  seyrettiği açıklanmamaktadır.  Haldun Dormen  “7 kişilik seçici kurulun 4 üyesi  bir oyunu beğenmemişse diğerlerinin seyretmesi gerekmiyor”  demiş. Bu demektir ki 4 kişi beğenirse beğenmeyenin görüşü önemsiz sayılmaktadır. (Belki de son 3 kişi ilk 4 görse de biz gitmesek diye beklemektedir!) Yani yedi kişi içinde diğer üç kişinin (beğense/beğenmese) görüşünün önemi yoktur, diğerlerini ikna etmesi diye bir olasılık düşünülmemektedir. Demokrasi bu mudur? Ayrıca beğenilmemiş bir oyunda  beğenilecek bir şey olması olasılığı yok sayılmaktadır. Baksanıza oyun değil ama  iki kişilik Sondan Sonra oyununun iki oyuncusu da aday.

Tüm bunlara bakınca insan, “Belki de aday gösterilecek gruplar  önceden belli onların adları geçsin diye o gruplardan bazı kişiler seçilip aday ataması yapılıyor.” diye düşünmeden edemiyor. Öyleyse, bundan alana da verene de onur çıkmaz.

Özel bir şirketin de desteğini alan bu ödüller hakkında eleştirel bir tutum sergilemenin de ihanet sayılması olasılığını göz ardı etmemek gerek.  Şirketi de küstürmemek lazım değil mi! Hem ‘onlar’ her zaman önerilere “açık”(?), değil mi!  Ben daha bu yazıları düzenli olarak yazmaya başlamadan yıllar önce (o sırada herkes ödülleri alkışlarken) Yapı Kredi Sigorta Genel Müdürü’ne gidilen yol ile ilgili itirazımı yazmıştım, Haldun Dormen yanıtlamıştı ve benden öneri istemişti, ben de önerimi sunmuştum. Ses seda çıkmadı, değişen bir şey da olmadı. Galiba ‘gel sen yönet’ tarzı bir ima idi yaptığı.  Sonradan konuyla ilgili ekteki yazıları yazdım.  Benim dışımda da öneriler sunulmakta. Haldun Dormen ‘Beni eleştirecek olan benden daha bilgili olmalı’ diye düşündüğü için olmalı söylenenleri ciddiye almıyor herhalde.  Dinlese, tiyatronun yakaladığı bu şansı tiyatronun yararı için kullanabilir, Afife Tiyatro Ödülleri’nin küçük  bir grubun ‘eğlenceliği’ haline gelmesini önleyebilir.

Sayın Haldun Dormen,

Sizden daha nesnel olmanızı bekleyemez miyiz?  DOT’u sevdiğinizi ve her yıl bir adaylığın Dot’a gideceğine inanıyoruz artık. Ayça Varlıer’i de beğeniyorsunuz, Berkun Oya, Ayça Bingöl’ü de. Kimse onların yaptıklarını reddedemez ama açıklamalarınızla bazı tiyatroları ve kişileri de zan altında bırakmıyor musunuz?  Tiyatro dünyamızda ödüllerin dağıtımında kişisel ilişkilerin rol oynadığı kanısının  yaygın olduğu inancını duymamış olamazsınız. “Eşe dosta ödül dağıtan, komedi ödülünü hak eden seçici kurul, izlemeden seçen, ismini taşıdığı kurumun imajını zedeleyen” gibi söylemleri   dedikodu diye alırsanız sadece kendinizi avutursunuz.  Geçmişte bir jüri üyesinin bir tiyatrocuya “ödül almak için bizimle  geçinmeyi bilmeniz gerek” dediğini de benden duyun. ‘Dedikodular’(?) yıllardır dillendiriliyor, hem de farklı kişiler tarafından, yani öznel  ve  yeni değil.

 Afife Tiyatro Ödülleri’nin “dengeler üzerine kurulmuş”,  “hesap kitaplı”  ödüller olduğu; ödüllerin yankısı çok olsun sesi gür çıksın diye bazı oyuncuların öne çıkarıldığı; amacı tiyatroya yardım olan bir ödülün, abi, arkadaş, hoca, dostu onurlandırma aracı haline dönüştüğü söyleniyor yıllardır.  
Sandalye sayısına bakarak tiyatro dünyamızın gerçek ‘şenlik ateş’lerini dikkate almayan, İstanbul’un 75 kişi üstü salonlarında Devlet ve Şehir Tiyatrosu dengesini sağlamaya çalışan bir anlayışın kime ne faydası var?  Tiyatro heyecanının ateş olduğu, umutların yeşerdiği ve tiyatromuzun  bu nedenle de saygı gördüğü,  tiyatroyu var etme çabalarını görmemek için ne olmak gerekiyor? Sizler seyirciyi de mi okumuyorsunuz? Türkiye’nin herhangi bir yerinden vereceğiniz BİR kişi bulamıyor musunuz? Bir mansiyon daha ilave ederek Türkiye’nin en ücra bir köşesini tiyatro ile aydınlatmaya çalışan fedakâr insanları ‘görmek’ o kadar zor mu? Her dalda ödül alana (belli bir süre) ödül vermemek, aday sayısını arttırmak da mı aklınıza gelmiyor? Özellikle ‘özel ödülleri’ yeniden düzenlemeyi, yeni ödüller tesis etmeyi düşünmüyor musunuz? Bu haldeki bir seçici kurul ile bu işin, her zaman tartışmaya açık olduğunu görmüyor musunuz? Aday sayısı ve oylayacak kişi sayısı arasında matematik bir ilişki olduğunu fark etmiyor musunuz?  ‘Seyircisiz’ ödül olur mu?  Yapı Kredi’nin salt İstanbul’da mı şubesi var?

Tiyatro tarihimizde daha nice usta var. Böyle giderse onlara sıra gelemeyecek. Ya da bir neden ve yer yaratıp onları ödüllendirirken daha da büyük spekülasyonlara neden olacaksınız. Bu nedenle yaşayan çınarlar  için özel bir ödüllendirme düşünülemez mi?  Aramızdan ayrılanların isimlerini yaşatmak için jestler yapılamaz mı? (Örneğin kitap, yeni ödül dalı, her tiyatroya/ banka şubesine  bir büst, hatıra para/pul serisi vb gibi)  Yapı Kredi Sigorta, ‘sanatçı sigortası’ tesis edemez mi?

Ödüllere aday olanlar ödül alanlar da ödülün bu hale gelmesine üzülüyorlardır mutlaka. İçlerinde toplum vicdanını sızlatmayan ödüller almış olanlar da var elbette. Ama onları da yaralıyor bu düzen. Bu düzen,  seçilenler ses çıkarmadığı için sürüp gitmektedir. Onlar da iki ara bir derede kalmışlardır, kabul etseler içleri sızlar, reddetseler acı çekerler, meslek hayatlarını riske atarlar.


Ödül bir stratejidir. Verdikleriniz değil vermedikleriniz belirler bu stratejiyi. Türkiye Tiyatro ödüllerinin tiyatroya sanatına ilişkin bir stratejisi yoktur.

Her yıl ayni ‘terane’:
“Sanat camiasının büyük bir merak ve heyecanla beklediği ödüller, her zaman olduğu gibi Nisan ayında yapılacak görkemli bir törenle sahiplerini bulacak./ Afife Tiyatro Ödülleri heyecanı sardı./İş ve sanat dünyamızın seçkin kişilerinin katılımı ile adaylar açıklandı./ Geri sayım başladı.”

Ne ortalığı tiyatro heyecanı sarıyor ne “büyük bir merak ve heyecan” ne de ‘görkemi’ hissedilen bir  tören var. Birileri her  yılın bu ayında bir araya gelip ‘eğleniyor’.  Biri sansasyonel bir şey söylesin ya da biri magazinsel  malzeme versin de tiyatro ‘kapak’ olsun diye bir uğraş! Tiyatronun bu tür ‘oyun’lara ihtiyacı yok. Mesajı ait olduğunuz yerden yani  ‘sahne’de tiyatro oyunlarınızla  söyleyin, basit söylemlerle geçici alkışları almak için o ‘görkemli’(?) törenlerinizde değil.

Ya gerçekten  ödüller  ÖDÜL olsun ve  “tiyatro sanatına destek olun ve sanatçıları özendirin” ya da PERDE !

Melih Anık

Not:

Bu yıl anıları ve yaptıklarıyla içimi ısıtan, umudumu besleyen   ve gönlümü şenlendirenler :

Özel :
Münir Özkul, Beklan Algan, Ahmet Levendoğlu , Metin Deniz, Mengü Ertel

Oyun:
Tiyatro Stüdyosu- Vanya Dayı : Ahmet Levendoğlu, Emrah Elçiboğa /  Doğum Günü Partisi : Yıldıray Şahinler, Cem Davran, Jülide Kural, Mert Tanık, Barış Dinçel /  Sûrname : Yiğit Sertdemir, Candan Seda Balaban/ Tehlikeli İlişkiler : Aleksandar Popovski, Numen-Sven Jonke, Angelina Atlagic, Levent Üzümcü, Şebnem Köstem , Selin İşcan / Alemdar: Erhan Abir, Can Başak, Berna Adıgüzel, Gamze Kuş / Romeo ve Jüliet : Caner Çandarlı, Müge Akyamaç, Canan Göknil / Ölüleri Gömün: Şakir Gürzumar, Gözde Okur, Behlül Dane Tor, Yakup Çartık, Cenk Taşkan, Nalan Alaylı/ Gece Tarlabaşı Bulvarından Meydana Çıkmak : Nihal Geyran Koldaş/  Seyyar Sahne - Tehlikeli Oyunlar : Erdem Şenocak, Oğuz Arıcı, Celal Mordeniz/  Otobüs:Sevilay Saral/  Alevli Günler: Erkan Can, Irmak Bahçeci/ Tiyatro Boğaziçi: Aysel Yıldırım/ Çığ: Can Atilla/ Gaziantep Şehir Tiyatrosu:  Özgür Yüksel - Keşanlı Ali Destanı : Fatih Eminoğlu, İrem Tugen, Kübra Sağıroğlu, R.Ersel Serdarlı  - ‘Dört dilli oyun projesi’: Abdullah Alparslan/ Maya Sahnesi ve Mimesis portal ile BGST, Mekân Artı

Tiyatro eleştirileri:  Ahmet Bozkurt,  Zeynet Öztunca, Bilal Akar, Can Merdan Doğan

Hepsine teşekkür ederim.


Yeni NOT:
Yukardaki listeme İsmene: Almila Uluer Atabeyoğlu ile Kainatın En Hızlı Saati: Iraz Yöntem'i ekliyorum.


Ödüller üzerine yazdığım yazılar:

“Afife Jale Tiyatro Ödülleri;Türk Tiyatrosu ve Tiyatrocu” 21 Ocak 2009
“2008-2009 Tiyatro Ödülleri….. “ÖDÜL Mevsimi Geldi”  16 Nisan 2009
“2010 Tiyatro Ödülleri – ‘Dar Alanda Paslaşmalar’ – ‘Meçhul Tiyatrocu Ödülü’”  8 Nisan 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder