Beklemediğim bir şey oldu. Posta kutumda bir prömiyer daveti buldum. Taksim Ara Sahne’den gelmiş. Kimin aklına gelmişim bilmiyorum. Bana davet çok gelmez. Şaşırdım. Uzun bir süredir Istanbul’dan ve tiyatrodan uzaktaydım. İstanbul’da tiyatroya gitmek bir fedakârlık. Gece kaotik jungle’a girmeye değer mi? Metni temin ettim. Okudum. Metin iyi. Konu ilginç. Kadro iyi. Fügen ile sezonu bu oyunla açmaya karar verdik. Davetin icabını yerine getirdim. LCV’ye cevap verdim. Davet edenlere teşekkür ederim.
Oyunu Kendall Feaver yazmış Semih Değirmenci çevirmiş. Orijinal ismi The Almighty Sometimes ve tercümesi Kızımın Ruh Hali Testlerinde Çoğunlukla ‘Bazen’i İşaretliyorum(oyunu özetliyor) ama afiş ismi Çoğunlukla Bazen olan oyun hakkında ilk izlenimim bu zamanda cesaretli bir seçim olduğu yolunda. Oyunun yurt dışındaki tanıtımında(buna yazarın kendisi de dahil) zihinsel hastalığı(mental illness) olan bir genç kızdan bahsediliyor. Ama gerek metinde gerek de seyrettiğim sahnelemede ben hasta bir genç kız görmedim. Kızın tavırları bana normal geldi. Çok küçükken bir intihar oyunu oynamış bu arada sevdiği babasının erken ölümünden de etkilenmiş bu yüzden annesinin aşırı titizliği ile doktor doktor dolaştırılmış ve yaklaşık on yıldır psikiyatr gözetiminde olan bir kız(Anna) var baş rolde. Öğretmen anne(Renee), psikiyatr(Vivienne) ve kızın yeni tanıştığı erkek arkadaşı(Oliver) oyunun diğer rolleri. Zaman içinde hepsi kendi dünyaları içinde kıza özel olarak ve anlamak için bakmak yerine kendi dertlerinin esiri olmuş. Oysa kızın yıllarca yazdığı hikayeler çok zengin bir hayal gücünün eseri. Bana göre kız zamanımızın Z kuşağını temsil ediyor ve asıl konu başta anne ile olmak üzere kuşaklar arasında anlaşılmama sorunu. Bu açılardan baktığınızda oyun hem çocuklara hem de ebeveynlere hitap ediyor. Oyunu seyrettiğim gece salonun yaş ortalaması 20’li yaşlardı. Gülmek için fırsat kollayan bir topluluktu seyirci. Yanında oturduğum kadın(muhtemelen bir anne) oyunun yarısında sıkıldı. Fermuarlı çantasından telefonunu çıkarıp çıkarıp mesajlarına baktı. (Oyun sonunda ayağa fırlayıp en büyük alkışı da o yaptı.) O gece oyunun cesaretli oluşu hakkındaki düşüncem pekişti. Yolu açık olsun.
Aslına baksanız oyunun dört karakteri de kendi
hesaplarının peşinde. Anna büyüyor. Yıllarca kendisi hakkında kararlar verilmiş
bir genç kız. Ağır ilaçlarla motivasyonunu kaybetmiş. Hayal gücünü hikâyelere dökmüş. Anne kendi hayatını yaşamamış hatta unutmuş. Yalnızlığını
kızıyla doldurmaya çalışıyor. Kızı iyileşirse o da iyileşecek. Ama tuttuğu yol
her ikisini de engelliyor. Anne için her şey ‘inanılmaz’. Kızıyla ortak bir
paydada buluşmak ikisine de iyi gelecek. Bir amaç hedef arıyor. Psikiyatr işe hastayı
tedavi ile başlamış ama yıllar içinde hastası ‘klinik vaka’ haline gelmiş,
şimdi araştırıyor. Genç adam kendi ailesinde sevgiyi bulamamış bir Y kuşağı. Onu
büyütmesi gereken insanların bokunu silmiş. O da kendini arıyor. Ama hepsi için
Anna ‘hasta’(?)
Oyun
iyi oynanıyor. Selen Uçer, İdil Yener, Sena Kurdoğlu, Ulaşcan Kutlu rollerini ‘giymiş’.
Ufak notlarım var. Sena Kurdoğlu’nun Anna’yı oynayışını sevdim. Oyuncu mayası iyi. Selen Uçer, oyunun
ilk yarısında kızına tahammül
gösterdiğini, alttan aldığını seyirciye daha çok hissettirse diye düşündüm. Oyun sonunda tonu
bulmuş gibi geldi bana. Anna ile sahnelerinde
Ulaşcan Kutlu’nun gülüşlerini fazla buldum. Idil Yener daha mekanik(duygusu az)
olmalı.
Mesele oyunculuğun dramatik olması yanında tercih
edilen dekor anlayışından çıkıyor. Ben prova seyrettim gibi hissettim. Eğer
seyrettiğim dekor oyunun gerçek dekoru ise
elbette topluluklar turneyi düşününce
az dekor ile idare etmek istiyor diye düşünürüm ama hak vermem. Oyunculuktaki tercih dekorda soyutlama yapılmamasını
gerektiriyor. Aynı mekanın kullanılışı seyircinin algısına
bırakılmış. Anna’nın ve annenin odası,
salon, mutfak, psikiyatrın muayenehanesi, hastane odası aynı mekân. Hele Anna'nın masa üstünde yatışını sevmedim. Renee ile
Vivienne aynı koltukta oturunca mekânlar karışıyor. Hikâyeleri okuyanlar için ayaklı mikrofon da dekorun bir parçası. Sahne geçişlerinin
aydınlıkta yapılması da prova havasını güçlendiriyor. Anladınsa mekanın önemi yok demeyin. Mekân
oyunu tamamlar yardım eder.
Oyun başlamadan fondan gelen müzikimsi ses biteviye. Oyuna mı ait salona mı anlamadım. Oyun içinde kullanılan müzik oyunla aynı nabızda değil. Oyunu büyütmüyor. Olsa da olur olmasa da kıvamında. Kostüm ve ışık tasarımı oyuna özel bir şey katmıyor.
Sadece psikiyatr mikrofondan hikaye okusa iyi olur diye düşündüm. Gerekçem de araştırmalarını toplumla paylaşan o. Diğerleri oyun içinde anlatsın, okusun. Mikrofonun yeri de sahnenin tamamen dışında olsa? (Platformun dışında ama sahneden kopuk olsa?)
Oyun afişini sevmedim. Sadece anne var afişte. Oysa
oyun kızın üzerine. Belki her ikisi de olabilir.
Oyunlarda kafa mikrofonu kullanılmasına alışamadım. Oyuncunun bir yerinde mikrofon görünürse ben garipsiyorum. Sesler de mekanikleşiyor yapaylaşıyor. Duyurmak değil mesele. Mikrofon oyunculuğu kolaylaştırıyor belki ama bu oyunun küçük bir sahnede az seyirciyle iç içe ve doğal seslerle oynanmasını tercih ederdim. Oyun öyle bir sıcaklık istiyor. (Anlıyorum ekonomi…)
Metin budanmış oyun tek perdeye inmiş. Yaklaşık 100
dakika. Yurt dışında ara ile birlikte 140 dakika imiş. Bizde ara verilirse
seyircinin ne kadarı kalır bilmiyorum. Bence seyredilmesi yararlı ve seyretmeye değer bir
oyun. Anneler kızları ile seyretse ve oyunu tartışsa ne güzel olur. Babalar ve oğullar
da tabii ki.
Melih Anık
ÇOĞUNLUKLA BAZEN
KÜNYE:
Yazan: Kendall Feaver
Yöneten: Barış Gönenen
Çevirmen: Semih Değirmenci
Oyuncular: Selen Uçer, İdil Yener, Sena Kurdoğlu, Ulaşcan Kutlu
Psikiyatri Uzmanı - Danışman: Zerrin Oğlağu
Işık Tasarımı: Serhat Barış
Müzik Tasarımı: Utku Güçoğlu
Afiş Tasarım: Elçin Özge Açıkbaş, Tuana Çınar
Dekor Tasarımı: Barış Gönenen
Kostüm Uygulama: Bora Çınar
Fotoğraf: Orçun Kaya, Büşra Yeşilay
Reji Asistanı: Beyza Arabacı
Oyun Asistanları: Neşe Eda Ören, Helin Yaşar
Yapım Koordinatörü: Dilan Küçük
Uygulayıcı Yapımcı: Ara Sahne
Yapımcı: Sena KURDOĞLU
Yapım: H6 ACT, ARA SAHNE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder