Mehmet Ergen salgın dönemi için Minimal Sezon repertuvarı hazırlamıştı. Zehir İBB Şehir Tiyatrosu’nda Mehmet Ergen dönemi oyunlarından biri. Oyuna geçmeden önce bir hususu tarihe kaydetmek isterim: Mehmet Ergen aynı dönemde Şaban Ol’un çevirdiği iki oyundan(Zehir ve Tuzak) birini(Zehir) Şehir Tiyatrosu diğerini(Tuzak) kendi tiyatrosu(Talimhane) için seçmiş. İki oyunu da Şaban Ol yönetti. Bu bana etik gelmiyor.
Oyuna gelirsek..
Lot Vekemans’ın iki oyununu da okudum. Oyun
yazmasını biliyor ama özellikle seçilmesi gerekmiyor. Onun ayarında hatta ondan
daha iyi yazarlar var ülkemizde. Yabancı
bir yazarı tanıtmak ödenekli bir tiyatronun görevi tabii ki. Ama 2010
yılında Hollanda’da Tiyatro Yazarları Birliği tarafından En İyi Oyun Ödülü almış
bir oyunun 12 yıl sonra Türkiye’ye getirilmesi üzerine de düşünmek gerekir. Ödenekli tiyatroların dünya tiyatrosunu
izleme konusunda eksik olduğunu düşünüyorum. Türk yazarları tanıtmak ödenekli tiyatroların önde gelen görevlerinden biri olmalı. Şehir Tiyatrosu oyun yazarı yetiştirmek
gibi bir görevi olduğunu düşünüyor zaman zaman. Oyun yazma kursu açmak oyuncu
yetiştirme kursu açmak kadar yanlış bir uygulama. Edebi kurulun verimli
çalışmasını sağlamak ve başvuran oyunlar arasından umut veren oyunları kurum
dramaturglarının kişisel kaprislerine mahkum etmeden sahneye çıkarmak bana
doğru gelen bir yol. Yazar sahnede gelişir. Öte yandan kurs verilen oyuncuları
sahneye figüran olarak bile çıkarmanın
da sorunları var. Ülkede bunca eğitim kurumu varken ödenekli tiyatro ne mesaj
vermektedir? Onlar yetiştiremiyor ben kendi oyuncumu yetiştireyim mi? Siyasal olarak
seçmene hoş görünmenin ötesinde ne işe yarar o kurslar? Oyunculuk
kursu değil tiyatro bilgilendirme seyirci yetiştirme eğitimlerini ise
desteklerim.
Oyun seçerken yakın çevrenden seçim yapmak kendin
için yatırım yapmak gibi bir şey olur. Seçimlerin nesnel ve hakça olması
gerekiyor. İBB Şehir Tiyatrosu repertuvarına
almadığı edebi kurulun raflarında beklettiği oyunlara bir bakmalı derim. Öte yandan az kişili oyunları özel
tiyatrolara bırakıp büyük oyunlar yapmalı ödenekli tiyatrolar. Mehmet Ergen bir
dönem önce özel tiyatroda oynanmış bir oyunu Şehir Tiyatrosu repertuvarına aldı.
O oyunun ödenekli tiyatro için vazgeçilmez yanı neydi anlamış değilim. Mehmet
Ergen Zehir (ve birkaç başka oyun) için iki ‘cast’ yapmış. Ekiplere verdiği
isimler (Kırmızı ve mavi) bana askeri manevraları hatırlattı.
Orada da savaş senaryoları içinde birbiriyle savaşan iki ekip olur. Kırmızı
düşman ekiptir. Mavi’ler kazanır. İki
ekibin birbiriyle yarışma içinde olma görüntüsü iyi değil. Salgın döneminde
hastalanan oyuncu çok olur diye alınmış bir tedbir olabilir. Ya da çok az
ihtimal ama oyun aynı anda farklı yerlerde oynansın istenmiş olabilir. Bizim
seyircimiz dünyadan habersiz olduğu için ucuz eğlenceyi çok da araştırmıyor.
Önüne konanı yiyor ve sosyal medyada oyunu ‘like’lıyor. Seyrettiği oyunda kimlerin
oynadığını biliyor tabii ama bunun gibi ‘cast’li düzende başka kim oynuyor
farkında değil. Bu oynayanlar için de haksızlık. Bir ekibi seyredip beğenmeyen biri aslında diğer
ekibi de şaibe altında bırakabilir. Eleştirmen için de zor. Şimdi bu yazıyı okuyan
kendi seyrettiği ekibin eleştirisi sanacak. Aslında eleştiri okuyan yok . Fazla
şey etmemek lazım. Öte yandan bilet satışa çıkınca o ay hangi ekibin oynayacağı
da belirtilmiyor. Seyirci yer bulduğu ucuz eğlenceye bilet yakalamakla meşgul.
Bu oyunculara haksızlık hatta saygısızlık. Yönetim için de ‘farketmiyor’. Bu iş Allah’ın emri mi yahu. Oyuncu
hastalanır oyunu oynamazsın biletleri askıya alırsın olur biter. Bakın Cadı
Kazanı oyuncu rahatsızlığı nedeniyle iki ay üst üste iptal edildi. Biletim
askıda.
Zehir altı yıl sonra oğullarının yattığı mezarlıkta
bir araya gelen bir çiftin 75 dakikalık diyalogu. Çift o acı olaydan sonra ayrılmış.
Geçen yılların muhasebesini yapıyorlar.
Kadının bu buluşmada başı çekmesi ve giderek ortaya çıkan ‘kadın’ faktörü bence
kadınlara haksızlık. Bize ne kadar yakın
bu ilişki? Bizde bir acı üzerine bir tarafın çekip gittiği ve kendi hayatını
kurduğu ilişkilerde eşler bir araya gelmez. Bu nedenle erkek da kadın da çok
Avrupai(!). ‘Ortak çocuğumuzun hatırına
bir araya geliyoruz’ denir ya burada ortaklık dağılmış.
Bu oyun bence yönetmensiz de olurmuş. Ben yönetmen
damgası görmedim. İki iyi oyuncu yönetmene dramaturga dekor kostüm
tasarımcısına gerek kalmadan bu oyunu çıkarır. (Özel tiyatro öyle yapıyor
çoğunlukla. Ödenekli tiyatroda yağ bol.) Kadro tamam ama oyun prova dekorunda oynanıyor. Covid bulaşmasın diye mi bu kadar az bir dekor
var? Hani mizansen kesinleşmeden oraya buraya bulduğun şeyleri koyar da
mizansen yaparsın ya öyle bir durum var. (Bir fark var bu sahnede tabureler tek
örnek.) Bir mezarlıkta ziyaretçilerin buluşma yerinde bir tabure üzerine konulmuş evde kullanılan
kahve makinası o durumun göstergesi. Kahve su içmek oyunda şart mı? İçmezlerse
ne değişecek? Hiçbir şey. Oyun boş sahnede oynansa belki de daha iyi. Ama yarı boş sahne
oyundaki duygusallığı bozuyor. İnsan o duygusallığın klasik bir dekor ile
tamamlanmasını istiyor. Oyun da ‘giyinmek’
istiyor. Ama bu oyun tam alternatif sahnenin 'oda'larında oynanmaya uygun. (Zehir öyle bir sahnede de oynanıyor. Gazhane Meydan Sahnesi. Orada kalsa daha iyi.) Bu yarısı boş sahnede iki iyi oyuncu seyirciyi sahneden koparmadan
oynuyor. Ben zaman zaman sesleri duymakta zorlansam da iki oyuncunun(Sevinç
Erbulak, Ahmet Saraçoğlu) yarattığı duygusal ortama girdim. Salt onların
oyunculuklarından dolayı 75 dakika
oyunun içinde kaldım.
Zehir seyredilmesi şart olan bir oyun değil.
Tiyatroseveri pişman edecek bir oyun da
değil. Bizim seyircimiz için bir yazar tanımanın anlamı yok zaten. Bilet
yakalarsan git seyret. Evde oturmaktan iyidir.
Melih Anık
Künye:
YAZAN : LOT VEKEMANS
YÖNETEN : ŞABAN OL
MÜZİK : SİNAN ARSLAN
DRAMATURG : ÖZGE ÖKTEN
SAHNE - KOSTÜM TASARIMI : NİHAL KAPLANGI
IŞIK TASARIMI : MURAT SELÇUK
EFEKT TASARIMI : HANEFİ
TOPRAKTEPE
DEKOR UYGULAMA : CİHAN AŞAR
KOSTÜM UYGULAMA : ONUR UĞURLU
YARDIMCI YÖNETMEN : DOĞAN ŞİRİN
REJİ ASİSTANLARI : ZELİHA BAHAR
ÇEBİ - YASEMİN GÜVENÇ
SÜRE : 75 Dk. / Tek
Perde
OYUNCULAR : AHMET
SARAÇOĞLU, SEVİNÇ
ERBULAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder