Latife Tekin'in ilk romanı(1983) Sevgili Arsız
Ölüm'ü Nezaket Erden ve Hakan Emre Ünal
birlikte uyarlamış, Hakan Emre Ünal yönetmiş. Uyarlama, Nezaket Erden'in
üniversite bitirme projesi imiş. O
süreçte Hakan Emre Ünal çok desteklemiş.
Zeynep Günsur Yüceil danışmanlık
yapmış. Bitirme projesi beğenilmiş. Hakan Emre Ünal, Dirmit'in yanına başka
karakterleri de oyuna dahil etmeyi önerdiği
için metin değişmiş, oyun 50 dakikadan 85 dakikaya çıkmış. Biletsiz gösterimler yapmışlar. Sonradan
Latife Hanım ile temasa geçip o gösterilerden birine davet etmiş, iznini almışlar. Gördükleri ilgiye güvenerek
oyunu profesyonel dünyaya açmışlar. Seyyar Sahne'de başlayan macera Tiyatro
Hemhâl ile devam ediyor şimdi.
Oyun 2017-2018 sezonunda ödüllere aday oldu, ödüller
aldı. Bu yazı roman, uyarlama, yönetim
oyunculuk ve ödüller üzerinedir.
Sevgili Arsız
Ölüm, '12 Eylül’ün şiddetini bertaraf
edip parçalanmamak için benim de o şiddete bir şey yapmam gerekiyordu. O
koşullarda, elimi uzatabileceğim tek şey kâğıt ve kalem(di)' diyen Latife
Tekin’in darbeye karşı tepkisini dışa vurduğu bir romandır.
O ortamda, büyülü gerçekçilik yazarlar için bir
sığınaktır. 'Sevgili Arsız Ölüm, Türkiye
toplumunun gerçekliğine içeriden bakar ve bu anlamda Türkiye gerçekliğini,
gerçekçi olma iddiası taşıyan birçok romandan daha fazla yansıtır. Türkiye’nin
1950-80 arasında yaşadığı toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasi değişimi
tarihi, masalsı, folklorik ve geleneksel değerlerle iç içe veren roman, büyülü
gerçekçi bir Türkiye hikâyesi olarak okunabilir.... Don Kişotvari yenilikçi Huvat ile Gabriel Garcia Marguez’in Yüzyıllık
Yalnızlık romanındaki Ursula karakterine benzeyen Atiye’nin evlilikleri ve bu
evlilikten doğan çocukları etrafında 1960’lı yıllar taşrasının panoraması
sunulur.'(Fethi Demir)
'Halk
söyleyişinden, folklordan, destanlardan, köy yaşamının doğallığından yararlanan
Latife Tekin, nihayetinde bireycilik,
kentleşme, göç, bilinçlenme, devrimcilik, din istismarı, kültür
emperyalizmi, futbol fanatizmi, mafya ilişkileri, fuhuş, yoksulluk, kaçakçılık,
işsizlik, yabancılaşma gibi toplumsal konuları edebi bir üslupla işlemeyi
başarır.'(Fethi Demir)
Sevgili Arsız Ölüm denilince ilk akla gelen 'büyülü
gerçek'tir. 'Büyülü gerçekçiliğin en
önemli belirleyeni, gerçek ile gerçek dışının bir eserde bir arada yer alması
ve bu durumun kurgu kişileri tarafından olağanmış gibi karşılanmasıdır. Olaylar
gerçek dışı unsurlar içermekle birlikte büyülü gerçekçilikte mekân daima gerçek
dünyaya aittir.' (Sevgül Türkmenoğlu)
Bizde hemen Marquez ve Yüzyıllık Yalnızlık
hatırlanır. Oysa bizim kültürümüzün köklerinde de 'büyülü gerçek' vardır. Latife Tekin romanını o kaynaklardan
beslemiş, Dede Korkut Hikayeleri'nden, Oğuz Kaan Destanı'ndan yola çıkıp kendi
hayatına da göndermeleri olan fantastik ve gerçeküstü ögeler taşıyan bir roman
kurgulamış. Roman, Aktaş Ailesi'nin köyde başlayıp büyük şehirde sona eren
macerasını anlatır. Birinci bölüm köyde geçer. İkinci bölüm de şehre göç eden ailenin
hayatına yönelir. Doğanın bir karakter
olarak kabul edilip günlük hayatın içine bir arkadaş, dost olarak alınması uyarlamada
büyülü gerçekçiliğin kullanılması için olağanüstü imkânlar vermektedir. Şehir hayatı ile batıl inançların birbirine
ayak uyduramamasından çıkan hususlar romanın ironik yapısını oluşturur.
Romanın bence en önemli karakteri Dirmit'in annesi
Atiye'dir. Atiye değil de Dirmit'in oyun karakteri olması belki de Nezaket
Erden'in yaşı nedeniyledir. Oyunun adında olmasına rağmen 'arsız ölüm'ün oyunda
açık seçik anlaşılamaması oyunun Atiye karakteri üzerine kurulmamış olmasından
kaynaklıdır.
Romandan oyunlaştırılan oyun, yukarıda özetlemeye
çalıştığım hususları es geçmiş, büyüyü bozmuş, genel toplumsal çerçeveyi verememiş, yanlış bir giriş ve anlatılanların
uykusuz bir gece hatırlaması olduğunun sonda anlaşılması ile genel kurgusu zayıf,
sahneden sahneye hoplayan, sınıf geçmek
için yapılan 'okul ödevi' seviyesinde kalmış bir uyarlamadır. Oyunun romandaki
fantastik ve büyülü yapıya uymayan bir uyarlaması, kurgusu ve yönetimi vardır. Sahne geçişleri bölük pörçük, sanki
oyuncunun aklına bir şeyler gelmiş gibi olmakta, bu da bütünsel olmayan bir
kurguya neden olmaktadır. Oyuncunun baştan sona ironiye çakılı ve 'seyirciye
oynama'ya yoğunlaşmış oyunculuğu romanın ruhundaki hüznü yok etmiştir. Çok
söyleme çabası, oyunu gereksiz uzatmıştır. Öte yandan bir saksı çiçeği, sıradan
bir kostüm ve ışık, romanın içerdiği efsane, mit, büyü, fantazyayı vermekten
uzaktır. Sonunda ortaya basit, derinliksiz bir oyun çıkmıştır. Oyun, Türk
Tiyatrosu'nun sığlığına/derinliksizliğine örnek verilebilecek bir çalışmadır. Hâyal gücü, bilgi
ve birikimsiz işlerin atık-hanesine bir ödüllü oyun daha katılmıştır. Gençler, onlara hocalık ve danışmanlık
yapanlar da bundan kendileri için bir ders çıkarmalıdır. Bence romana yazık etmişler. Bu nedenlerle Direklerarası'nın
verdiği 'Tek Kişilik Prodüksiyon Ödülü' bence yanlıştır.Romanı ve tiyatroyu bilenlerin
verebileceği bir ödül değildir. Latife Tekin'in seyrettikten sonra izin vermesinin
söylenmesi, oyunun başarılı olduğu yolunda yanlış bir kanaatin uyanmasına neden
olmamalıdır. Sanırım yazarın izninden yapılana onay verdiği anlaşılmamalıdır.
Ülkemizde oyunculuk hakkında bir yargı verilirken
iki husus birbirinden ayırdedil(e)memektedir: Eserin yazarına gitmesi gereken
alkışlar ile oyuncunun icrasına verilen alkışlar birbirine karışmaktadır.
Sevgili Arsız Ölüm'de de Latife Tekin'in alkışlarını Nezaket Erden (ç)almakta, seyirci yazarı unutup oyuncuyu
ödüllendirmektedir. Geçen sezon oyun ile ilgili ödüller 'en iyi kadın oyuncu'
etiketi altında toplanmaktadır.
Profesyonel alanda ilk oyunu ile bir oyuncuya 'en iyi kadın oyuncu'
ödülü verilmesi, yıllarını bu işle geçirmiş çok iyi kadın oyuncular yanında
oyuncunun aday yapılması ülkemizdeki ödül saçmalığının en bariz
örneklerindendir. Nezaket Erden oyun sonu konuşması yaparken fark ettim ki,
Dirmit ismi altında kendini oynamaktadır. Oysa oyunculuk, bir başkasını
oynamaktır. Nezaket Erden'in nasıl bir oyuncu olduğunu ikinci oyunundan itibaren görerek başkasını
oynamadaki beceri ve yeteneğini anlama şansımız olacaktır. Oyuncu için doğru
ödül 'umut veren oyuncu ödülü'dür. Nezaket Erden, oyunuyla umut vermektedir. Sadri
Alışık Tiyatro Ödülleri'nin verdiği Genç Oyuncu Ödülü bence doğru olabilir.
Üstün Akmen Ödülleri ve Tiyatro Eleştirmenleri Derneği'nin verdiği 'En İyi Kadın Oyuncu Ödülleri' külliyen
yanlıştır. Afife Ödülleri'ndeki 'En iyi Kadın Oyuncu' adaylığı ise kategori olarak yanlıştır ve diğer adaylara ayıp edilmiştir. Tiyatromuzun tecrübeli oyuncularına tavsiyem şudur: diğer adayları bilmeden, tanımadan adaylıkları kabul etmeyin, kendinizi kullandırmayın. Ayarınızda olmayanlarla yarışmayın.
Ben oyunu bu yıl ilki yapılan Bademli Tiyatro
Günleri'nde seyrettim. Oyun sonunda Nezaket
Erden oyunu seyreden biz şehirlilere (zira köylüler evlerine gitti biz kaldık), oyununu köylerde oynamak istediğini
söyledi. Konusu köy ve köylü olan bir oyunun köyde oynanıp köylüye ulaşamaması da
düşündürücüdür.
Bence bir döneme damgasını vurmuş, edebiyatımızın
özel köşe taşlarından biri olan romanı
bulup okuyun. Hiç değilse bu oyun romanı
hatırlatmaya yarasın. Okuduktan sonra oyunu seyretmenizi önermem. Oyunu
seyredip beğenmişseniz romanı mutlaka okuyun. (Ödül jürileri siz de okuyun biraz.) Belki ne demek istediğimi anlarsınız. Ödüllere
falan da kanmayın sakın ve artık.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder