Antalya Devlet Tiyatrosu Güngör Dilmen'in Deli
Dumrul isimli oyununu oynuyor. Türk
Tiyatrosu'nun düşünürü Güngör Dilmen'in oyununu coşku içinde seyrettim.
Deli Dumrul
bir Dede Korkut hikâyesidir. Türk edebiyatının en büyük âlimi Prof.Fuat Köprülü
derslerinde 'Bütün Türk edebiyatını
terazinin bir kefesine Dede Korkut hikayelerini diğer kefesine koyun. Dede
Korkut tarafı ağır basar' dermiş. Eskiden lise edebiyat kitaplarında Deli Dumrul
hikâyesi vardı. Şimdi kaldı mı bilmem. Ebeveynlere tavsiyem şudur: Hemen bir
Dede Korkut hikâyeleri kitabı edinin ve çocuğunuzla birlikte okuyun.
Dede Korkut hikâyeleri Oğuz'ların hayatından süzülmüşür, milli bir destandır ve yazarı ve de
anlatıcısı bir millettir. Mitolojik ve
folklorik bir metindir. Doğa, destanın
en önemli unsurudur. Bir milletin müşterek dehasının ürünü ve sosyal hayatının özetidir. Türk folklorunun
sayısız değerlerini, duygularını, fazilet ve meziyetlerini anlatır. Ön planda Doğu Anadolu ve Azerbaycan vardır
ama hikâyelerin içinde Orta Asya unsurları yatar. Hikâyelerin yazıya geçirildiği tarih olarak
XV. yüzyılın ikinci yarısı kabul edilmektedir. Kars, Erzurum civarında hüküm
süren Akkoyunluların bu destanları yazıya geçirttiği tahmin edilmektedir.(bknz.Muharrem
Ergin) Dresden'de ve Vatikan'da iki yazma nüshası vardır.
Deli
Dumrul Destanı
Deli Dumrul, bir kuru çay
üzerine köprü yapmış. Geçenden otuz üç akçe, geçmeyenden de döve döve kırk akçe
almaya başlamış. Buna sebep olarak da erliğini ve yiğitliğini öne sürmüş. Bir
gün köprünün üstünde bir genç ölmüş. Buna sinirlenen Deli Dumrul, Azrail’e
meydan okumuş. Bu yiğidin canını alan Azrail’in cesareti varsa gelip kendisiyle
savaşmasını istemiş. Bu başkaldırı üzerine Azrail Deli Dumrul`un karşısına
çıkmış. Fakat Deli Dumrul, Azrail’i bir türlü yakalayamamış ve sonunda pes
etmiş, aman dilemiş. Azrail da 'bir can
getirmen şartıyla canını bağışlarım' demiş. Deli Dumrul annesi ile babasına
gitmiş onlara durumu anlatmış. Annesi ve babasına can tatlı gelmiş, onun yerine
canlarını vermeyi kabul etmemişler. Artık öleceğine inanan Deli Dumrul,
karısıyla helâlleşmeye gitmiş. Karısının fedakârlık yapıp kendi canını vermek
istemesi üzerine Allah’a 'Ya ikimizin canını da birlikte al, ya ikimizi
de yaşat' diye yalvarmış. Duası kabul olmuş, Allah Deli Dumrul ve karısına
yüz kırkar yıl ömür vermiş.
'Güngör
Dilmen, tarihten ve mitostan, geçmişi ve bugünü değerlendirmek, bilinen
olayların ardında yatan asıl gerçekleri sorgulamak adına yararlanmıştır. Bunu
yaparken de tarihsel ve mitolojik kimlikleri, geçmişin taşlaşmış görüntüsünden
kurtarmış; çelişkilerini, zaaflarını, tutkularını, mutluluklarını, özlemlerini
sivriltip onları kanlı canlı, duyan, düşünen gerçek birer dram kişisi olarak çıkarmayı
başarmıştır karşımıza. Yazarın Anadolu sevgisi milliyetçi, dar sınırlar içinde
kalmış bir vatan sevgisi değildir. Ona göre üzerinde yoğurduğu, biçimlendirdiği
tüm uygarlıkların ortak anası olarak Anadolu, geçmişle bugünü birbirine
bağlayan kutsal bir değerdir. Bu nedenle onun teknesinde mayalanmış tüm
uygarlıklar kardeştir.' (bknz.Fatma Keçeli) Güngör Dilmen
Anadolu'da çiçek açan tüm uygarlıklara sahip çıkmış ve ondan pek çok oyun
çıkarmış ve de bize bu konuda yol göstermiş bir yazarımızdır.
Oyunu Sabri Özmener
yönetmiş. Özmener, Güngör Dilmen'in metnini kılavuz olarak almış orta, gölge ve
kukla oyunlarının ögelerinden yararlanan canlı, enerjik bir reji yapmış.
Oyunun dekoru(Hakan Dündar) işlevsel bir köprü, devâsa bir kukla ve bir
kaç aksesuardan oluşturulmuş. Çok başarılı. Kostümler(Ceren Karahan) özenli.
Koreografi(Boğaç Özbakır) ve dövüş
koreografisi(Orkun Yılmaz) başarılı. Keşke
müzik(Gürkan
Çakıcı) canlı olsaydı dedim. Işık tasarımı(Namık Gürsoy) herhalde eldeki
imkânlar bu kadar dedirtti bana.
Oyuncular zaman zaman
doğaçlamalarla, seyirci ile söyleşerek özgün metinden uzaklaşıyor sonra ana
tekste geri dönüyor. Bazen dramatik bazen epik oynuyorlar. Salih Bayraktar(Azrail) akılda kalıcı
oyunculuk gösterisi yapıyor. Serkan Yakan(Kırkyiğit) ve Orkun Yılmaz(Deli
Dumrul) oyunun seyirci ile iletişiminin ve kurulan sıcak atmosferin yaratıcıları.
Gökçesu Ulukut (Elif) sert görünüm altında şefkat ve fedakârlığın sıcacık
duygusunu başarılı ile seyirciye aktarıyor.
Deli Dumrul'un canlı, enerjik ekip oyunculuğuna katkı veren diğer
oyuncular : Murat Bölük, Özlem Şendinç, Başak İşür, Ömer Alper İzci, Remzi
Kürşad Süren, Gökhan Güvenatam,Tümay Revşan Kargin, Esra Şen, Selge Ezgi
Zından, Sidar Baran, İsmail Sabri Memiş, Şükrü Gürel, Okan Kağnıcı, Okan Güler,
K.Alpay Aksum.
İstanbul'a odaklı Türk Tiyatrosu için Antalya
'kenar' kalıyor. Antalya DT 'bölgede'
çok iyi ekiplerin olduğunu gösterdi.
Deli Dumrul'u gündeme getirmemin asıl nedeni ise
geleneksel sanatlardan yararlanarak Türk Tiyatrosu'na evrensel boyutlar katma
için çok umutlu bir örnek olmasındandır. Gönülden inanıyorum ki Deli Dumrul,
Broadway'deki War Horse, Aladdin vb müzikaller ayarında dünya çapında bir
gösteri olabilir. Eksiklik, yapım vizyonunun darlığından kaynaklanıyor. Bunu
gerçekleştirmek için Broadway vizyonunu Türkiye'ye getirmek, o vizyon ile ortak
yapımlar yapmak gerekiyor. Türk Tiyatrosu'nun dünyaya eklemenin yolu var olan
öze çağdaş biçimi eklemektir. Anadolu, Deli Dumrul gibi nice efsane ile doludur.
Gölgede kalmış kahramanlar dünyanın ramp ışıklarına çıkacakları günü
beklemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder