27 Ocak 2012 Cuma

Yücel Erten Rejisi ile Brecht : Sezuan’ın İyi İnsanı (İstanbul DT)

Sezuan’ın İyi İnsanı’nı yazmadan önce, gözden geçirmek amacıyla  Brecht’in “Tiyatro İçin Küçük Organon” eserini açtım. Türkçesi Ahmet Cemal.. (Mitos Boyut Kültür Dizisi no 4) I.Baskısı 1993 yılında yapılmış. Çevirmenin Notu’nda Ahmet Cemal demiş ki: “ ‘Tiyatro İçin Küçük Organon’u  ilk kez 1976 yılında çevirmiştim. Bu basım için çeviriyi gözden geçirdiğimde, ne yazık ki hoş görülemeyecek aksaklıklarla ve yanlışlarla dolu bir çeviri olduğunu saptadım. Bunun üzerine eserin çevirişim, yaklaşık yüzde doksan beş oranında yeniden yaptım; ilk çevirideki aksaklıkların ve yanlışların nedeni araştırdığımda iki kaynak saptadım. Bir defa o yularda bu metni, çevirmen ile çevrilecek eser arasında kurulması mutlaka gerekli belli bir diyalogu kurmadan, sırf o sıralarda Brecht çok gündemde olduğu, onun üzerine yazmak, ondan bir şeyler çevirmek bir modaya dönüştüğü için dilimize çevirmeye kalkışmıştım. Yaptığım yanlışların ikinci ve asıl önemli kaynağı ise bu çeviri işine girişirken, tiyatro konusunda yeterli bilgi birikiminim bulunup bulunmadığım araştırmamış olmamdı. Oysa insan kendi anadilini ve yabancı dili ne kadar iyi bilirse bilsin, çevireceği metne ve o metnin temel aldığı bilgilere yeterince egemen olmadığı takdirde çevirinin başarıya ulaşması olanaksızdır….. yanlışlar içeren 1976 çevirisini okumuş olan okurlardan özür dilemeyi de bir borç sayıyorum.” (Baskı yanlışlarını olduğu gibi bıraktım. Elimde kitabın 2. Baskısı(2005) var. Yazar, çevirdiği kitabı okumuyor anlaşılan)

20 Ocak 2012 Cuma

Orhan Alkaya Rejisi ile Rosenbergler Ölmemeli’yi (İBBŞT) Yeniden “Okumak”

Oyun 80 Yıllık Tarihi Hatırlatıyor
2 Ağustos 1939’da  Einstein, Başkan  Roosevelt’e bir mektup yazdı ve  Almanların atom bombası üzerinde çalıştığını haber verdi. Bu mektup uzun bir süre sonra Başkan’a ulaştı ve ABD atom bombasını  1942’de ciddi ciddi düşünmeye başladı. (Manhattan Project) Atom bombası 1945 de Hiroshima ve Nagasaki’de patladı.  Bombanın yol açtığı yıkımın ortaya çıkardığı felâketin  görüntüsü  ABD’de kendilerine yönelik diğer süper güçten gelebilecek korkuyu arttırdı. Komünist korkusunun temeli ve gerekçesi  “sağlamlaştı”

1946’da RAND(“Research and Development”) kuruldu. 1948’de bağımsız bir kuruluş olarak Amerikan askerî stratejisinin bir elemanı olarak milli savunma bakanlığının altında kurumsallaştı. RAND, Rusya ile girişilebilecek bir savaşı önlemek –önleyemezse kazanabilmek - için nükleer silahların nasıl kullanılması gerektiği sorusunun mantıksal değerlendirmesini yapıp en son bulunan yöntemleri uygulamayı hedefleyen bir düşünür yuvası, hava kuvvetleri ile güçlü bağları olan özel bir örgüt idi. RAND’daki görev aşkını tek bir unsur körüklüyordu, o da Rusların elinde atom bombası olmasıydı. Başkan Truman, 13 Eylül 1949’da Sovyetler Birliği’nde nükleer patlayıcı olduğuna dair kuvvetli kanıtlar bulunduğunu söylemişti. Zaten Princeton’dan hiç kimsenin SSCB’nin nükleer silah geliştirebileceğinden kuşkusu yoktu. ABD ulusu 1950 yazından itibaren SSCB’nin ABD’nin askeri sırlarına erişebileceği konusundaki paranoyanın etkisi altında sokulmuştu.

15 Ocak 2012 Pazar

İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Arabesk Trajedi : Antigone (2012)

Tabancalardan çıkan mermilerin düşürdüğü perdenin arkasında henüz keşfedilmiş Göbekli Tepe’den bir sütun, Nemrut Dağı’ndan birkaç heykel başı, kısa kalmış bir antik kapı, üzerinde büyük kalmış bir “antik” kertenkele; metal kollu tekerlekli müdür koltuğu;  yere saplanmış “gölgesi güzel” kılıç; Zeki Müren’in sahne kostümü içinde Kreon; Moskova’dan bir Bolşevik, Diyarbakır’dan bir maraba, Mısır’dan bir çingene, İran’lı bir derviş, Hindistan’dan bir fakir, Bastille yolunda bir Paris’li, Robespierre, Danton, Che, Garibaldi, Gandi, Karacaoğlan, Kızılderili reisi, Olimpos eteklerinden toprak emekçileri ve tüm dünya halklarının işçileri; sare, atkı, entari, şapka, urba, üç etek, yemeni, Kürt şalı, Türkmen eşarbı,  Amerika’dan kot pantalon; boğuk sesli ve her tarafı boyalı bir kâhin, yanında “görüntü versin” diye duran bir çocuk;  pop star görünüşlü sesi de güzel oyuncu; çizme, çorap üstü sandal, bot, ayakkabı; ney, tef, kudüm, viyola, saz, davul; kireçli duvara çarpmış gibi boyanmış başlar; gümüş tabak, kristal sürahi, kristal bardak(biri feda edilecek); “son ve Kreon” lu kafiye… Daha ne desem anam daha ne desem! Seyirciyim, seyrederken “yuttum”, ama daha pek çok var, çoğunu unuttum!       

8 Ocak 2012 Pazar

Tiyatro Boğaziçi ile Tarihsel Bir “Seyir” : “Eleni’den Mektuplar”

Geçen seneki ödül adaylarını düşündüğümde, hatırlanmadığı için kendisine ayıp edildiğine inandığım yazar  Sevilay Saral’ın  Eleni’den Mektuplar  isimli oyunu Tiyatro Boğaziçi tarafından sahnelendi.

İnternette dolaşan videosunun piyesi “anlatmadığını” düşünüyorum. Rol dağılımı kartonunda  yazılan oyun tanıtım notlarını okuyunca daha da şaşırdım.

“Issız bir adaya düşseniz ne alırsınız yanınıza?
Annenizi kaybettiğinizde neyi ararsınız?
Yolunuzu kaybettiğinizde yeniden nasıl yola çıkarsınız?”

Ben, bir oyunu bu kadar “anlatmayan” tanıtım(?) görmedim daha önce.

Eleni’den Mektuplar tüm bu açıklananlardan başka bir piyes. Toplumsal bir yarayı ele alıyor iyi bir metin ve oyunculukla anlatıyor. Gizlenmiş kimlikler ve gün yüzüne çıkışı, çıkış noktası.

4 Ocak 2012 Çarşamba

Repliğini Seç, Oyunu Seyret, Kendini Bul (Rosenbergler Ölmemeli-İBBŞT)

50’li yıllarda yargılaması, 60’lı yıllarda tiyatro oyunu sahnelenen Rosenbergler Ölmemeli,  İBBŞT tarafından Orhan Alkaya rejisi ile sahneye çıkıyor yeniden. Olayın üstünden  geçen 60 yıl içinde dünyada ve davada ortaya çıkan yeni olaylar, oyunu pek çok yönden ilginç hale getiriyor. Oyunun gündeme gelmesiyle birlikte, sadece Rosenbergler’in tarihe mal olmuş davasını değil, Rosenbergler davasının hem zamanında hem de yıllar içindeki algısı üzerinden dünyayı yeniden gözden geçirmemiz gerekecek gibi gözüküyor.

Oyunun son provalarından birini seyrettim. Rosenbergler Ölmemeli’nin, reji, teknik alt yapı (Müzik: Timur Selçuk-Tarık Öcal Dekor: Barış Dinçel Kostüm: Canan Göknil) ve de oyunculuk açılarından sezonun en iyi oyunlarından birine aday olacağını gördüm. Oyunu seyrederken oyun kişilerinin repliklerinden bir derleme yapmanın; araya son yıllarda yazılan bazı yazılardan, konuşmalardan, haberlerden cümleler katmanın olaya bakışı genişleteceğini düşündüm. Zira bunca zamanın geçmesine rağmen benzer  görüşler halâ karşımıza çıkıyor. Bunlardan bir kısmı kendimize ait. Yani bir anlamda Rosenbergler davası kapsamında sarf edilmiş o repliklerin sahiplerine bugün de rastlamak olanaklı. Bu turnusol kağıdı işlevi görüyor. Tiyatronun ayna olması da galiba bundan dolayıdır, yüzleşmeyi sağlar, hem kendinizle hem de içinde yaşadığınız dünya ile. Belki de salt bu nedenle bile Rosenbergler Ölmemeli seyredilmesi gerekli bir oyun. Oyunla ilgili düşüncelerimi ikinci yazıya sakladım.

Aşağıda sıraladığım repliklerden beğendiğinizi seçin. Oyunu seyredin ve kim olduğunuzu bulun.