30 Ağustos 2010 Pazartesi

Aydın , Sanatçı , Tiyatrocu

Her aydın , sanatçı değildir ama her sanatçı “aydınlık” olmak zorundadır. (İstisnalar kaideyi bozmaz! İstisna gibi görünenler pek çok olsa da..) Kimi sanatçı “akıl” ile kimisi “gönül” gözü ile “görür”. İkisi ile birden “aydınlanan” ne kadar şanslıdır!

Sanat yaratma işidir , “Sanatçı”  yaratıcıdır . Yaratıcılık yalnız olmayı gerektirir . Yaratıcılık  “öncü ve önce” olmayı sağlar/gerektirir.

Kalabalıklar içinde herkesten “önce” ,  gür ve farklı “ses” veren  bir aydın , “Yalnız olmayı” mı  seçmiştir ? “Yalnız olmayı” seçmiş bir aydın , sanatçı sayılabilir mi ?

Sanatçının birilerinin suyuna gitme zorunluluğu  yoktur. İşi , inandığı “Hakikatı” seslendirmektir.(İnandığı hakikatın peşinde koşmaktır) Aydın , gerçek ve gerçekçi olmalıdır.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin Ardından

Değişik yazılarımda değindiğim konuları bir araya getirerek  17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin ardından bir değerlendirme yapmak için notlarımı topluyordum ki , Mimesis’ten Ayşan Sönmez ve Fırat Güllü’nün , Prof.Dr. Dikmen Gürün ve Leman Yılmaz ile yaptıkları bir söyleşi yayımlandı. (http://mimesis-dergi.org/?p=8584)

Festival hakkında “acı sözler” söylemiş biri olarak merakla beklediğim  bir söyleşi idi , yöneticilerinin dilinden festivalin arka yüzünü görme fırsatı verecekti  bana.

Gittiğim her gösteride ,  fuayede , salonda  Prof.Dr. Gürün’ün yorgun ama saygı duyduğum “duruş”unu gördüm.

Geçen sene, “2010 Avrupa Kültür Başkenti : İstanbul”  kapsamındaki tiyatrolar buluşması üzerine yazdığım bir yazıyla ilgili bir mesaj göndermiş  ve onun “yalnızlığını” dile getirmem karşısında “yalnız olmadığını , ekibine olan inancını ve güvenini” belirtmişti.
“2010 Avrupa Kültür Başkenti : İstanbul ” daki görevinden ayrılışının toplumca bu kadar kolaylıkla kabullenilişini halâ anlamış değilim.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

ÖKM (Öğrenci Kültür Merkezi) ve AKM (Atatürk Kültür Merkezi)’ni Kurtarmak

Bir süredir  İstanbul Üniversitesi  Öğrenci Kültür Merkezi ‘nin (İÜ ÖKM) kapatılması haberleri gündemde. Haber ve  yazıları , sanat ve tiyatro sitelerinden  takip ediyorum.

En son bir öğrencinin,tiyatro grubu üzerinden gönderdiği ,sanatseverlerden destek isteyen mesajını aldım , “şenlik” şeklinde geçecek ve “şarkılı türkülü” bir eylemi haber veriyor. (Biraz garipsedim ama gençlerin bir bildiği vardır. ) Bana gelen mesajda “ÖKM’yi kapattılar” diyordu. Önce anlamadım , kapatılan ne ?  Bina mı , faaliyetler mi ? 

Kendisine mesaj gönderdim ve  sorular sordum. Verdiği cevaptan , İÜ’nün kamuoyuna yaptığı duyuru ve  diğer okuduklarımdan çıkardığım özet aşağıda :

10 Ağustos 2010 Salı

Bir Söyleşi Üzerine Düşünceler - “Muhafazakârlığın Sanatta Yeri Yok” (mu?)

Levent Üzümcü  , Sol Haber portalinde yayımlanan (Mimesis-2 Temmuz 2010 http://mimesis-dergi.org/?p=9339) “Muhafazakârlığın Sanatta Yeri Yok” başlıklı söyleşisinde demiş ki :

“Yok öyle bir şey. Necip Fazıl da oynandı. Hatta ben oynadım Bir Adam Yaratmak oyununda. Hiç de abartıldığı gibi bir İslamcı oyun değildir. Ancak şunu da söylemek istiyorum. Sanat özünde anarşisttir. Bir takım konservatif eğilimli siyasi görüşlerin, bir takım gerici siyasi görüşlerin, sanatın birçok dalında, özellikle tiyatro edebiyatında, dünya çapında eserler verebilmeleri mümkün değildir. Tiyatro sanatına çok yabancı bir takım siyasi görüşlerin, neden tiyatro sanatında iyi eserler üretemediğinin en bariz açıklaması budur. Çünkü ellerinde tiyatro yapacak elemanları yoktur, ellerinde tiyatro sanatı yazacak birikimleri dünya görüşleri yoktur. Son zamanlarda böyle bir tartışma var, muhafazakârlar niye kendi sanatlarını yaratmıyorlar diye. Sanat özünde anarşisttir, muhafazakâr değildir, zaten yaratamazlar. Bugün herhangi bir ödenekli tiyatroda siyasilerin baskısının olması normaldir, çünkü parayı onlar vermektedir. Ama ellerindeki materyal, kendi siyasi görüşleri her neyse onu savunacak materyal, sanatta kapı bulmaz” 

4 Ağustos 2010 Çarşamba

"Oyuncu"nun Sesi Kimindir ?

Zihnimizde yer etmiş replikler vardır.
Benim ilk aklıma gelen “Ölüyorum Horatio…Zehirin kuvveti can bırakmadı bende” dir.
Rumeli Hisarı’ndaki yaz gösterileri sırasında seyrettiğim  Hamlet’tendir  bu sözler. Benim için bu repliği önemli kılan, Kerim Afşar’ın sesinden duymuş olmamdır. Bu replikle, diapozondan ses almış gibi  Hamlet’in tiratları bir bir geçer  zihnimden, Kerim Afşar’ın sesiyle.
……..
Aklınızdan geçirin . Sizin de mutlaka unutamadığınız tiyatral sesler vardır.
Bir oyunda ya da bir filmde duymuşsunuzdur .
Kimi zaman bir kral, soytarı , tiran, şarlatan, sultan, kahraman, paşa , korkak, cesur , haindir.
Kimi zaman yüreği yanık bir anne, aldatan bir koca, yetim bir çocuktur.
Bazen sevilir , acınır  ; bazen nefret edilir ; bazen  gülünür , ağlanır o seslerle.